Merhum demokrasi şehidimiz Erol Olçok beyefendi de, bu şartlarda Hıdırlık Kuran Kursu’na kaydolmuştu. Kabiliyetli fakir aile çocuklarından biriydi.

O günlerde Hıdırlık Kuran Kursu’nda çok değerli kurra bir hafız olan Bahattin Arslaner vardı ki, kendileri İstanbul’da 20 sene, memleketi olan Osmancığa hiç gitmeden üstatlardan Kur’an ilmi okumuştu. Son derece etkin, Kur’an okuma ilimlerine vukufiyeti vardı. Kur’an’ı dört kere eliyle yazmış, parmakları ur bağlamıştı.

1950 sonrası İstanbul ulemasından Kesikbacak kurra İsmail, Abdurrahman, Üsküdarlı Hafız Ali ve Şehzadebaşı’nda meşhur Hafız Hasan Akkuş’tan kıraat ilmi okumuştu. Tashihi huruf, aşere, tagrib ve esastan Kuranı okuma sanatı olan Tayyibe’yi okumuştu. Ne yazık ki bunlar gayrı resmi olduğundan akademik özelliği yoktu. Yani belgesiz alim…Yeryüzüne çıkmamış hazine…Duayen hafız…O günün şartları bu idi.

İşte bu zat-ı âli, Hıdırlık Kuran Kursu’nda Erol Olçok’un hocası idi. Merhum Hafız Bahattin Efendi, Kur’an alimi, sert mizaçlı, disiplinli bir hoca idi. O zaman Çorum’un din görevlileri, Hacı Hafız Recep Camcı başta olmak üzere, Üstat Bahattin Efendi’den aşere kursu aldılar ve Kur’an ilimlerini okudular.

Bendeniz de, Bahattin Hafız’ın hemşehrim -Osmancıklı- olması dolayısıyla ve öğrencilere yardım amacıyla oraya sık sık gidiyordum. Erol Olçok’u da orada tanıdım. Son derece zeki ve kabiliyetli bir çocuktu. Ayrıca bir yeteneği vardı, insanın yüzüne bakar, fotoğraf makinesi gibi anında resmini çizerdi. Fevkalade bir özellik. Hatta bu hususu belgeleyen bir olaya şahit oldum.

Bir gün Hıdırlık Kuran Kursu’nun idare odasında, Kurs Öğretmeni Hafız Bahattin Abi ile oturuyorduk. Dışarda yüks ek sesle bir gülüşme duyduk. Ben odanın kapısını açtım. Baktım ki koridorda öğrenciler gülmekten yerlere yatıyorlar. “Neye gülüyorsunuz?” diye sordum. Onlar da “Erol, hocamız Bahattin Hafız’ın ilginç resimlerini yapmış, ona gülüyoruz” dediler.

Öğrenciler genel olarak hocalarını taklit ederler ve onlara olmadık isimler, lakaplar takarlar. Erol da, Bahattin Hafız’ın haberi yokken, çeşitli pozisyonlardaki (gülerken, konuşurken, öfkeliyken, eğri suratlıyken vb.) hallerini resmetmiş. Öğrenciler de hocalarının bu garip görüntülerine gülerlermiş.

Hoca, Erol Olçok’u odaya çağırdı, elindeki resimleri aldı, yırtmak istedi. Ben elinden aldım ve baktım. Hoca, bunu kendisi ile dalga geçildiği, alaya alındığı şeklinde yorumlamıştı.

Hoca Erol’a, “Neden böyle yaptın? Bir Kur’an öğrencisine hocası ile dalga geçmek yakışır mı?” diye çıkışınca, rahmetli Erol Olçok, “Hocam çok özür dilerim, benim maksadım asla sizinle eğlenmek değildi. Ben her gördüğümü resmetmeden duramıyorum. Babam derdi ki; oğlum yılanın size düşmanlığı yoktur, onun kabiliyeti odur da ondan sokar. Benim size hürmetten başka yapacağım bir şey olamaz.” karşılığını verdi.

Bu arada ben çizdiği resimleri ilgiyle incelemiş ve yeteneğini görmüştüm. Araya girerek, Hoca’ya, “Abim, bu çocuğa ceza değil ödül vermek lazım. Çünkü fevkalade bir yetenek, bir cevher. Bu çocuğu ciddiye al ve özel ilgi göster.” dedim. Çünkü o resimler bugün elde olsa, yüksek fiyattan alıcı bulurdu. Öyle sanat eserleriydi.

Bu arada Erol Olçok’u şöyle bir süzdüm: Eski elbise, yırtık ayakkabı…Ama bunların içinde gizli bir cevher…

Gerçekten de Bahattin Abi ona sahip çıktı, Kuran Kursu’ndan sonra İmam Hatip Okulu’na yazdırdı. Okudu, yükseldi…

Kardeşleriyle de el ele vererek, reklamcılık alanında Türkiye’nin en büyüklerinden biri oldu, yurt dışında da adını duyurdu.

Gerçeği söylemek gerekirse, rahmetli Erol Olçok kardeşimiz resimdeki kabiliyetini diğer alanlarda da göstermiş. Kendisi, siyasette, açık sözlü, cesur yürekli, idealist bir İslam savunucusudur.

Hani derler ya, “adam olacak çocuk”…İşte o aziz şehidimiz Erol Olçok idi.

Böyle olmasaydı, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “Erol benim can dostum, ideal, yol arkadaşım” gibi iltifat edici sözler söyler miydi? Erol bey de oğlunun adını Tayyip koyar mıydı?

İşte onun için nereden nereye anlamında yazımızın başlığını “Kadere Bak” koyduk.

Bu vesile ile, bu vatan, bu millet, bu devlet, bu cumhuriyet uğruna kanını akıtan, canını veren, gençliğinin baharında solan güller gibi toprağa düşen bütün şehitlerimizi ve 15 Temmuz demokrasi şehitlerimizi minnetle, rahmetle anıyoruz.

(SÜRECEK)