Günlerdir İstanbul yerel seçimleri konuşuluyor. Günlerdir geçersiz oylar sayılıyor. Yok üç arttı,yok üç azaldı gibi...

Bugünle birlikte tam 15 gün geçti üzerinden, halen tartışması bitmedi ve de bitirilmedi.

31 Mart 2019 Pazar akşamı başlatılan bu tartışmalarla toplumu bu kadar germenin anlamı nedir? Amaç nedir? Beklenen nedir?

Sonuçta bu bir seçimdir. Bu bir demokrasi gereğidir. Elbette kazanmak da vardır ucunda, kaybetmek de...

Galiba kaybetmeyi kabullenecek kadar demokrat, kazanmayı kabullenecek kadar siyasal bir olgunluk yoktur bu ülkede.

Ama ne yazık ki, kararları tartışma götürmeyen ve de bugün ne yapacağını şaşırmış bir Yüksek Seçim Kurulu (YSK) vardır bu ülkede.

***

Fıkra bu ya... Temel'le İdris'e idam cezası verilmiş.

İnfaz edilecek...

Son arzun nedir diye sorulur ya... İnfaz savcısı da sormuş İdris'e:

-"Son arzun nedir?"

-"Anamı bir göreyim" demiş İdris. Ve Savcı sormuş Temel'e:

-"Son arzun nedir?"

-"İdris anasını görmesin" demiş Temel. Evet, şimdi bu savcı ne yapsın? İşte bugün YSK, aynı bu savcının durumunda!

Muhalefet cephesinden Ekrem İmamoğlu "Mazbatam verilsin" diyor. İktidar cephesinden Binali Yıldırım "Verilmesin" diyor.

Ekrem İmamoğlu "Ben kazandım" diyor. Binali Yıldırım "Hayır kazanmadı" diyor. Şimdi bu YSK ne yapsın?

Bir hukuk kararı mı versin, otoriteye boyun mu eğsin?

***

Şu bir gerçektir ki bu seçim, bir yerel seçim olmasının ötesine taşındı.

Özellikle iktidar cephesinden bir genel seçim havasına dönüştürüldü.

Ve şu da bir gerçektir ki, kim ne derse desin bu seçime, dipten gelen bir arayış ve dipten gelen bir dalga damgasını vurur oldu.

Belki de ilk kez bu seçimde toplumsal itirazlar, hem iktidara hem de muhalefete önemli bir mesaj verdi.

Herhalde önemli olan, işte bu mesajın alınması olmalıdır.

Elbette öncelikle muhalefetin bu mesajı alması gerekir.

Çünkü bu mesaj muhalefete bir güven değil, iktidara bir itirazdır.

Ve de özellikle iktidar cephesinin, bu mesajları okuması gerekir.

Çünkü bu mesaj iktidarın, iç ve dış politikalarına ve de özellikle ekonomi politikalarına bir itirazın ifadesidir.

Yani özet olarak bu mesaj doğru okunmalı, siyaset bu mesaj üzerine inşa edilmelidir.

***

Elbette böyle bir durumda özellikle iktidar cephesine, girişte de belirttiğimiz gibi şu soruları bir sormak gerekir:

-Yok şu sandık sayılsın yok bu sandık sayılsın diyerek, toplumu germenin anlamı nedir?

-Ve de yeteri kadar inandırıcı olmayan iddialarla yeni bir bölünmenin, yeni bir kamplaşmanın tohumlarını ekmenin ne anlamı vardır?

Üstelik de böyle bir politikanın hiçbir getirisi olmayacağı biline biline...

Ve de şu soruları da bir sormak gerekir?

-Evet, muhalefeti ve de genel olarak kamuoyunu ikna edemeyen bu oyalamadan, bu geciktirmeden amaç nedir?

-Yoksa İstanbul seçimini, şaibeli bir seçim olarak bırakmak mıdır amaç?

-Ve de amaç, şaibeli bir seçim havası yaratılarak siyasi tabanda olabilecek bir çözülmenin önüne mi geçmektir? Evet, nedir amaç?

***

Öncelikle yanılmış olmayı isterim, ama yine de ufukta görünen olgu:

-Cumhur İttifakı tarafından İstanbul yerel seçimlerinin yenilenmesi istenir, sıkışmış ve sıkıştırılmış olan YSK ise bu yenilenmeye karar verecek gibidir.

-Yani artık "kabak tadı" vermiş bu tartışmalara bir nokta konulacak gibidir.

-Ve de ardından, yeni bir krizin ve çok tartışmalı bir siyasi iklimin sesleri duyulur gibidir.

Evet, yanılmış olmayı isterim ama görünen budur; yani muhalefet, böyle bir oluşuma her an hazır olmalı ve de olabilmelidir.