Türkiye heyecanlı diziyi izlemeye devam ediyor. Dizinin konusu açık, çıkar odaklı, kirli, çarpık ilişkiler. Fazla izleyince baş dönmesi yapıyor. Midesi hassas olanlar öğürmeye başlıyor. Cumhuriyet tarihinde böyle utanç görülmedi. Susurluğun bile “papucu dama atıldı”. “Organize suç örgütü lideri” olarak tanımladıkları kişiler iktidarı sallıyor.

En yetkili ağızlar sus-pus, her olur olmaz şeye eyyy diye başlayan tümceler kurulmuyor. Fırsat buldukça muhalefeti suçlamak adettendir. Haksız değiller, ne de olsa 19 yıldır ülkeyi muhalefet yönetiyor. (!) “Siyaset, ticaret, mafya, devlet” iç içe geçmiş. Neresine dokunsan dökülüyor.

Veresiye defteri kapatan, halka ucuz ekmek satmak için büfeler açan belediyelere, dünyayı dar eden iktidar, Ekrem İmamoğlu elini arkasından bağladı diye soruşturma başlatan iktidardan, Kolombiya’nın, Türkiye'ye gönderilmek üzere yaklaşık 5 ton pudra şekeri(!) ele geçirmesine ses yok. Kolombiya Savunma Bakanı, “yakalanan pudra şekerinin değerinin 265 milyon dolar” olduğunu belirtiyor, olay bir yıldır halktan gizleniyor, en azından herşey ortaya saçılmışken arayan soran yok.

Gerçekler inatçıdır, er geç ortaya çıkar. Bunlar henüz öğrendiklerimiz, bilmediklerimizin bunun kat kat üstünde olduğunu tahmin ediyoruz. Diziyi toplamda yaklaşık 20 milyon insan izlemiş. Yandaş televizyonlar nal, mıh topluyor. Yandaş basın yerlerde sürünüyor. Tek kişilik jön You Tube’den iktidarı sallamaya devam ediyor. Dizinin çekiciliği nereden geliyor?

Dizide cinayet ve tecavüz iddiaları var.

Onun, bunun malına çökme, iddiaları var.

Uyuşturucu kaçakçılığı, iddiaları var.

Devlet, mafya, siyaset, ticaret iç içe geçme, iddiaları var.

Yandaş medya tüm bunlara güzellemeler diziyor.

Dün yan yana olanlar birbirlerini satıyor, yalan, dolan, talanın bini bir para.

Tüm bu iddialara bağımsız yargı el atmadığı sürece, fısıltı gazeteleri yaşananların tümünü, kendi anlayışı doğrultusunda sunacaktır.

Bunları ortaya döken Sedat Peker, sadece bilgi vermiyor. Belge koyuyor. Yer, zaman, mekan bidiriyor, isimler veriyor. Sayın Çemil Çiçek’in deyimi ile “Binde birinin doğru olma” olasılığı ülkenin nasıl yaşanamaz hale getirildiğini gözler önüne seriyor.

Bu yaşananlar demokratik bir Avrupa ülkesinde yaşansa, hükümet çoktan düşmüştü. Bizde henüz bir kişi bile istifa etmedi. Bu kadar ağırlığı, iktidarın bacakları taşıyabilecek mi? Merakla bekliyoruz.

Sedat Peker kimin adamı? Bildiğimiz yakın zamana kadar, iktidar lehine mitingler yapıyor. “Akademisyenlerin kanında duş alıyor, onları elektrik direklerine filan asıyordu” Yandaş ve yalaka basın olanlara güzellemeler diziyordu. Şu an ise durum henüz karışık. Dizinin sonuç bölümünde, nereye varacak göreceğiz.

Mafya, devlet, siyaset, ticaret dörtgeninde bazı iş adamlarının, milletin anasının hatırını sorarken, “Bu milletin orasına, burasına koyacağız” derken, haksız değilmiş. Ortaya saçılanlara bakınca, memleketin pek de konmadık tarafı kalmamış.

Aslında Dünya’nın her yerinde mafya, siyaset, ticaret, devlet dörtgeninde çıkar grupları zaten içiçedir. Yalnız bu işler biraz gizli, kapaklı yapılır. Arada göstermelik yargılamalar filan olur. Utanıp ar ettiklerinden değil, hiç olmazsa toplumun gazını almak, ortamı yumuşatmak için. Bir iki piyon, günah keçisi bulunup içeri filan atılır. Ne var ki artık Türkiye de buna da gerek duyulmuyor. Her şey açık, gün gibi ortada.

“İktidar bizde, devlet elimizde, pasta midemizde” diyorlar açıkçası. Eh haliyle fazla yiyince de ‘kabak tadı’ veriyor. Midede ekşime yapıyor. Kekremsi oluyor. Başlıyor geğirmeler, aksırmalar, tıksırmalar.

Yaşananlar bunun belirtisi, dışa vurumu olsa gerektir.