Ne Kürt açılımı, ne Ermeni açılımı, ne Roman açılımı, ne Pontus açılımı… Açılımların anası, kabak çiçeği misali açılmaktır… Eğer birileri kabak çiçeği gibi açılmasalardı hiçbir açılım sahne alamazdı…

Küçük kent ve kasabalardan büyük kentlere gelen, üzerlerindeki aile ve mahalle baskılarından bir anda kurtulan, ol sebepten giyimden kuşama, arkadaş seçimine şeklen ve fikren açılıp saçılan, hatta Yeşilçam filmlerine konu olan genç kızlar için kullanılan bir deyimdir “Kabak çiçeği gibi açılmak”…

“Kemalist Devlet yıkılacak elbet” diyerek yetiştirilen kadrolar iktidar olduklarında asli görevlerini ifa etmek için çalışmış ve çalışmaktadırlar. Onlara biçilen rol budur.

Devleti yönetmek yerine yıkmak için programlanan tiplerden farklı bir duruş beklemek sadece hayalperestliktir…

“Dar yerden çıkanlar, geniş yere sığamazlar” der ya Aziz Nesin…  Onlar  kendileri için biçilen dar çerçeveyi, ayaklarına, ellerine hatta beyinlerine vurulmuş pranganın farkında olmaksızın genişletilmiş bir projenin emir eri olarak bulurlar kendilerini. Dar alanda  yuları bir başkasının elinde  bir atın  dörtnala koşusuna benzer onların çabaları… Geniş bir alanda koştuklarını zan ederken, "DAR"a hapsedilmiş olduklarının farkında değillerdir.

Şeffaflık teranesiyle kabak çiçeği gibi açılanlar, devletler hukuku derslerinde ibret vesikası olarak okutulurlar mı? Elbette hayır. Çünkü onların yaptığı devlet adamlığı değil, kula kulluk yapmak ve güce boyun eğmektir. Davranışlarının "İbret vesikası" olma değeri bile yoktur. Onlar "düzen"in adamıdırlar.

Kabak çiçeği taifesinin kulakları da pek deliktir, laf aramızda… Kim kiminle çıkmış, kim kime ne demiş, kim nerede kiminle ne yemiş bilmedikleri yoktur haspaların.

Her açılmanın bir saçılması vardır. Bir bakmışlar ki kendi kaçamakları cümle âlemin dilinde…

“Merak kediyi bile öldürür." der İngilizler...

Genelkurmay Karargâhı’ndan Anayasa Mahkemesi üyelerine, Yargıtay’dan Danıştay’a, hâkimlerden savcılara, gazetecilerden bilim insanlarına yedi ilkim dört bucak dinlenirken su testisi suyolunda kırılmasın mı? Bak sen şu Allah’ın işine…

Testideki ilk sızıntıları haber yapan gazeteciler neredeler? Silivri esir kampında…

Neydi bu ses kayıtları? Erdoğan, M. A. Talat görüşmesi… Konu… Kıbrıs açılımı… Rauf Denktaş’ın tasfiyesi…

Bir diğeri Erdoğan’ın ABD’deki kızına para göndertme talimatı… Bir diğeri ise 3’e 5’e kapatın ifadesi… Açılım rüzgârları eserken kapatma nağmeleri…

En sonunda PKK terör örgütünün elebaşları ile “Başbakan’ın Özel Temsilcisi” şimdiki MİT Müsteşarı’nın ABD’nin gözetiminde yaptıkları dostlar meclisi muhabbetinin ses kayıtları dolaşıma çıkmasın mı?

“Biz görüşmedik, devlet görüştü” laflarının iler tutar yeri kalmamıştır.  Kazan çömlek patladı, durumları… Ama Erdoğan'ın sık, sık söylediği gibi "Devlet'in başı" da iktidardır.

Eskiden bulvar tiyatrolarında karı-koca-sevgili turnikesinde yaşanan komiklikler sahnelenir ve pek de sevilirdi. Kadın, kocasının sevgilisi olduğunu bilir, kendine bir sevgili bularak intikam (!) peşinde koşardı vs, vs…

Norveç, Oslo’daki “Dostlar Meclisi”nde yapılan özel görüşmede verilen sözler tutulmayınca, aldatılan sevgili mi desem, sevgilinin hamisi “Büyük Abi” mi desem, birileri kirli çamaşırları ortaya dökmüştür.

Wikileaks belgelerinin dünyanın başından aşağı boca edilmesi de ABD üzerinde dünyaya hükmetmeye çalışan çok uluslu şirketlerin kendi iç çelişmeleriyle olmamış mıdır? Kabak çiçeğinin küresel saçılımı…

İşin “suçlusu” ise ileri demokrasilerde “Kral çıplak” diyenler oluyor… Gene de kralın çıplak ve edep yerinin ortada olmasına rağmen "Aman Devletli Padişahım Efendim, kaftanınız pek güzel, üstelik size de çok yakışmış" diyenler çoğunlukta...

Yeni şeyler icat etmeyi iş edinenlere bir görev düşmektedir. Gerçeği tüm çıplaklığı ile gösteren gözlük camları icat etmek... Bizim bakar körler bütün gerçeği bu camlar sayesinde gördüklerinde,  tüm kabak çiçekleri bir daha açılmamak üzere kapanacaktır.

Bizden söylemesi...