Günlerdir, Rize İkizdere olaylarını izliyorum.

Yaşanan ve yaşatılan çevre katliamı ve bu iktidarın, bu katliama karşı kör ve sağır durması içimi acıtıyor.

En çok da Sayın Cumhurbaşkanının, alay eder gibi “Bir ağaç keser, yerine yüz ağaç dikeriz…” söylemi, zoruma gidiyor.

Cumhurbaşkanının söylemi böyle olunca; yardımcılarının, bakanlarının ve vekillerinin söylemi de böyle oluyor.

Aynı zamanda yörenin insanı olan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, bölgeye yaptığı ziyaret sırasında; “…Taş ocağının iki yıl orada kalacağını, bunun elzem olduğunu, giderken de arazinin eski haline getirileceğini…” açıklıyor. (Bakın şu resimlere, eski haline gelmesi ya da getirilmesi mümkün mü….)

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu da kesilen her 10 ağacın yerine 100 ağaç dikileceğini söylüyor.

Sorma / sorgulama ve araştırma yetisi olan insanları, aptal yerine koyan işte bu tür söylemler; kahrediyor.

Gördük ve yaşadık.

Bu zamana kadar, kesilen, yakılan ağaçların yerine neler dikildiğini tüm ülke gördü.

Yapmayın, etmeyin n’olur.

İnsanları bu denli aptal yerine koymayın.

Gerçi, yöre insanı ve de ülke halkı, bu tür icraat ve söylemlere müstahak ama yine de üzülüyor insan.

... …

Her şey yöre halkının gözünün önünde oluyor.

Tüm ülke halkı da görüyor olanı biteni amma yöre halkı, olayların bizzat içinde yaşadığı için olan bitenin daha çok farkındalar.

Çünkü katliamcılar da katliamları yapanlar da yöre insanı.

Anımsayın; Cengiz İnşaatın Sahibi Yöre İnsanı Mehmet Cengiz Efendi, yıllar önce adamlarına, açık açık “Devir bizim devrimiz. Milletin a…..na koyacağız” dememiş miydi?!...

Dediğini yaptı ve yapıyor işte.

* * *

Kaldı ki, bu yörede yapılan ilk katliam da değil bu.

Bundan dört yıl önce Haçapit köyünde de (ekli resimde görüldüğü gibi) aynı zihniyet tarafından, aynı katliam yapılmış; o güzelim orman, o güzelim çay bahçeleri yok edilip, böyle taş toprak haline getirilmişti.

İkizdere’nin de olacağı bu.

Projede yer alan bilgilere göre, doğa harikası bu güzelim ormanlık alanları taş ocağı olarak gören ve kabul eden bu zihniyet; bu yöreyi talan etmek için dört yılı uzatmalı tam dört yıl izin almış,

Talan edecekleri bu alan (şimdilik) 729 bin 500 metrekare.

Buradan çıkaracakları yıllık taş miktarının 30 milyon 820 bin 800 ton olduğu söyleniyor.

Bu miktarda, böyle bir alanda yapılacak olan böyle bir talan; bu vadinin ekosisteminin tamamen çökertilmesi; bu durumda da bu bölgede yaşayan köylülerin, buralardan sürülmesi anlamına gelmektedir.

Tabi anlayana.

Anlıyor muyuz?

Maalesef.

Şunu bilelim ve kabul edelim.

Bu vebal; ne iktidarın, ne de milletin a’sına koyan o muhteremin.

Bu vebal, başta yöre halkı olmak üzere, hepimizin…

… …

Halk gibi halk olacak ki; birlik dayanışma ruhuyla karşı dursun, bu yanlışlara.

Düşünün, bir partinin genel başkanı, yöre halkına omuz vermek, destek olmak için İkizdere’ye geliyor.

Bir kışkırtıcı (provokatör) bayanın(!) aptalca bir sorusunun ardından, yine ısmarlama kışkırtıcı bir grup, moral bozan sloganlar atmaya başlıyor.

Böyle bir şey olabilir mi?

Olur.

Bunlar ortalama eğitim düzeyi 3,5 öğretim yılı olan bir ülkede doğal şeyler.

Buraya kadar her şey doğal.

Yadırganacak hiçbir şey yok yani.

Yadırganacak tek şey; kendilerini desteklemeye gelen bir parti liderine, üstelik bayan bir lidere yapılan bu densizliğe sessiz kalınması… Kendilerini destek için gelen konuk durumundaki Genel Başkana, yöre halkının arka çıkmaması.

İşte buyuz biz.

Bunun için bu durumdayız.

Ne diyor Büyük Ozan Nazım Hikmet?

“…Koyun gibisin kardeşim,

Gocuklu celep kaldırınca sopasını, katılıveriyorsun sürüye hemen.
(…)

Yaşadığımız bu zulüm, bu eziyet hep senin yüzünden.
Bugün açsak, yorgunsak ve de alkan içindeysek;

Dilim varmıyor söylemeye amma
Kabahatin çoğu da senin be canım kardeşim!”

Haçapit köyünün talan sonraki görüntüsü…

İkizdere'de son görüntü…

Doğa cinayetinin kuşbakışı görüntüsü…