Bir kadın olarak, Türk toplumunun bağrında yetişmiş bu toprakların bir evladı olarak; kadının bugün içinde bulunduğu durumu ve bugüne kadar yaşanagelmiş olayları düşündükçe doğrusu söze nasıl ve neresinden başlayacağımı, “ ARTIK NE SÖYLEMEK GEREKTİĞİNİ” bilemiyorum…
Tam da bu anda, biri dünya hayatımızın lideri, diğeri uhrevi hayatımızın lideri, ATATÜRK’ümüz Mustafa Kemal’in ve peygamber efendimiz Muhammed Mustafa (sav)’ nın sözleri ve davranışları geldi önüme diz çöktüler şimdi, “BİZİ BİR KEZ DAHA HATIRLAT !” diyerek.
1923
- “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşmaktadır. Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok ilerleme adımları dediğim gibi iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve gelişme sahalarında ve yenilikte birlikte mesafe almaları lazımdır... “ (1925, Kastamonu) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, s. 226-227)
- “Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer bir organı işlemezse o sosyal toplum felçlidir. “
- “Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.”
- “Şuna kani olmak lazımdır ki dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir. “(Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s.89)
- Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir Ulusunda, Anadolu köylü kadınının üstünde emek vermiş bir başka kadın topluluğu gösterilemez. Dünyada hiçbir Ulusun kadını “Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, Ulusumu kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret gösterdim” diyemez.” (21.03.1923, Konya) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, s. 152)
- “...Kadınlarımızın genel görevlerde paylarına düşenlerden ayrı olarak kendileri için en önemli, en hayırlı, en erdemli bir vazifeleri de iyi ana olmaktır. “ (Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s.156)
- “Kadınlar içtimai hayatta erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.”
- “Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye, eski devirlerdeki gibi basit değildir. Gerekli özellikleri taşıyan evlat yetiştirmek, pek çok özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız, hatta erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgin olmaya mecburdurlar!” (Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s.156)
- “Bilinmektedir ki, her safhada olduğu gibi toplum hayatında dahi görev bölümü vardır. bu genel görev bölümü arasında kadınlar kendilerine ait olan görevleri yapacakları gibi aynı zamanda toplumun refahı, saadeti için gerekli olan genel konulara dahi dahil olacaklardır. “ ( 31. 01. 1923, İzmir’de Halk İle Konuşma. )
- “Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.”
1925
- “İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?”
- “Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.”
- “Tarlalarda erkeklerle birlikte çalışan, kasabalarda pazar yerine giden, yumurta ve tavuğunu satan, ondan sonra kendisine gerekenleri bizzat satın alan, çalışmalarının hepsinde kocalarına yardımcı olan kadınlar!.. Ben bu kadınlar arasında kocalarından daha iyi işten anlayanlara ve hesap yapanlara rastladım.”
1935
- “Bu karar Türk kadınına sosyal ve siyasal hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni konumunu yetki ile işgal etmiş, iş hayatının her aşamasında başarılar göstermiştir. Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu yetki ve liyakatle kullanacaktır.”
Bilindiği üzere, 1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile TÜRK KADININA,
- 3 Nisan 1930'da Belediye Kanunu'nun kabul edilmesiyle, Belediye Seçimlerinde Seçme ve Aday Olma Hakkı;
- Köy Kanunu'nun 20. Maddesinin değiştirilmesine dair 26 Ekim 1933 tarihli ve 2329 sayılı kanunun çıkarılmasıyla, Köy Muhtar ve İhtiyar Heyetlerine Seçilme Hakkı;
- 5 Aralık 1934’de Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile de Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakları tanındı.
AYRICA ; İslâm dinine mensup olduğunu ve Müslüman olduğunu iddia eden ve çok az da olsa dini bilgilere sahip olduğunu ileri süren insanlar, peygamber efendimizin eşlerine ve kızı Fatıma annemize olan saygısını, her fırsatta kadın haklarına riayeti ve kadının Allah’ın bir emaneti olduğunu bildirdiğini elbette bilirler.
Yüce dinimiz, cenneti kadının ayakları altına yerleştirmiştir. Bundan daha büyük makam var mıdır?
Bizleri yaratan ve RAHMAN ve RAHİM olan Allah, en önemli sıfatlarından birini, “ RAHİM” sıfatını, kadın organına vererek, kadının ne kadar önemli olduğuna, oradan türeyen insanlığın ne kadar yüce olduğuna da dikkat çekmek istemiştir.
Bütün bu sözlerden sonra, bunlara ilave edilecek ve bunların üstünde bir söz ben bilmiyorum.
Zaten “ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ, ANLAMAYANA DAVUL ZURNA AZ.” demiş atalarımız.
SON SÖZ :
EY KAHRAMAN TÜRK KADINI, SEN YERDE SÜRÜNMEYE DEĞİL, OMUZLAR ÜZERİNDE GÖKLERE YÜKSELMEYE DEĞERSİN. DEĞERİNİ BİL VE ONU KAYBETME !...
SELMA TARHAN
ÖĞRT. GÖRV.
07.03.2015