Dinimizle ilgili bilgilerin kaynağı Kur’an ve Hz. Muhammed S.A.V.’nin sahih bildirdikleridir. Kur’an’ın ve R.S.A.V.’nin söz ve davranışlarının iyi anlaşılması, iyi yorumlanarak açıklanmasında da en önemli husus, akıl ve mantığımızı kullanmamızdır. Dini konularda her duyduğumuzu akıl etmez, peşine düşersek, hem dinimizi, hem de dünyamızı hüsrana sürükleriz.
Şu gerçeği daima hatırımızda tutmamız gerekmektedir: Kainat sadece görünenlerden ve bilinenlerden ibaret değildir. Bilinenler, bilinmeyenlerin belki binde biridir. Yani önümüzde bilinmesi gereken yüzlerce konu vardır. Bunlar akılla ve çalışmalarla çözüleceklerdir. Dünki bilinmeyenler bugün ayan açık bilinir olmuştur. Ancak bunca gelişmelere rağmen akılla erişilemeyen hususlar (gayp-bilinmeyen) vardır.
Akıl ötesi olaylar, gayp alemi, ruh, ölüm, ecel, rızık, kader, cin, şeytan, sihir, büyü, ahiret alemi gibi konularda Kur’an’ın bildirdikleri dışında bir bilgimiz yoktur. Bu konulardaki bilgi kaynağımız Hz. Kur’an, Peygamberler ve özellikle Hz. Muhammed S.A.V. Efendimizdir. Peygamberlerin her dedikleri bize kadar doğru ulaşmışlarsa, bizim için kesin delildir. Çünki Peygamberler masumdur, asla günah işlemezler. Çünki devamlı Ulu Allah’ın gözetim ve denetiminde Yüce Allah’a bağımlıdırlar. Bir hataya düşecekleri zaman hemen Cebrail vasıtasıyla, ayetle Allah c.c. tarafından uyarılmaktadırlar. (Abese Suresi)
Peygamberler davalarını ispat için olağanüstü akıl ve fizik ötesi güçlerle mucize gösterirler. Hz. Nuh’un tufanı, Hz. İbrahim’i ateşin yakmaması, Hz. YLusuf’un Mısır sultanı olması, Hz. Musa’nın asası –değneğinin- ejderhaları yutması, Kızıldeniz’in yarılıp firavun ve askerlerinin boğulması, Hz. İsa’nın ölüleri diriltmesi, beşikte konuşması, hastaları iyileştirmesi, Hz. Muhammed S.A.V.’nin savaşta 1000-5000 melekle takviye edilmesi, mübarek parmaklarından şakır şakır suların akması, Ay’ın ikiye yarılması, Miraç olayı ve Miraç’ta gördükleri, gayp alemine dair birçok olaylar hakkında bilgi vermesi vs. gibi olaylar peygamberlerin elinde Ulu Allah’ın izniyle olmuştur.
Ancak peygamberler de bir insandır. Onların kıyamete kadar yaşama şansları yoktur. Her canlı gibi ölümlüdürler.
“İnneke meyyitün ve innehüm meyyitün”
“Ey Muhammed, sen de öleceksin, onlar da ölecek”
Ve Hz. Muhammed S.A.V. de ölmüştür. Öyle ise insanlığın rehberi-önderi kimler olacak, toplumları kimler aydınlatacak?
Cevaben : Kur’an’ın R.S.A.V.’nin beyanı ile, yüksek seviyede ilim, hikmet ve irfan sahibi, ilmi ile amil, haliyle kamil (olgun), sözü-özü bir, davranışları Kur’an’a ve sünnete uygun, Dünya’nın fitnesine bulaşmamış, içi-dışı nur gibi parlak, güneş kadar şeffaf alim, bilgin kişiler peygamber vekilidirler. Peki bu yüce kişileri nasıl bilecek ve bulacağız? Yukarıda sayılan özellikleri taşıdıklarına bakacak, aklımızı ve mantığımızı kullanacak, onları Kur’an terazisinde tartacak, asla körü körüne, cahilane, akıl dışı davranmayacağız. Allah ve Peygamber dışında hiç kimseye yüzde yüz teslim olup bağlanmayacağız. Peygamberler dışında hiç kimsenin masum, günahsız olmadığını unutmayacağız. Evliyalık kesbidir, çalışarak kazanılır. Kişi 50 sene evliya yaşar, bir anda şeytan nefsini ayağa kaldırır, eşkıya olabilir. Allah korusun, anında dinden çıkabilir. Nihayet beşerdir şaşar.
Devamlı nefis ve şeytanla mücadele halindeyiz, sınavdayız. Onun için “ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür”…”Kul beşer, her an şaşar. Aklını kullan, kendini kurtar” derler.
Bizim dinimizde “ruhbanlık sınıfı” (Allah ile kul arasındaki aracılar) yoktur. Kul direkt Allah’a c.c. bağlıdır. Evliya da olsa, bütün ilimleri de yutsa, kişiler iradelerini, ferdi hürriyetlerini hiç kimseye teslim edemezler. Çünki, sorumluluk ferdidir. Dini öğrendiğimiz, peşinden gittiğimiz önderlerimiz, rehberlerimiz Kur’an’ın ve R.S.A.V.’nin dışında kalan mürşidimiz, şeyhimiz, meşayıhlarımız, cemaat ve cemiyet önderlerimiz, adı ve konumu ne olursa olsun; eğer sözleri, davranışları Kur’an dışı ise, insanların akıllarını ipotek altına alıyorlarsa, onları robotlaştırıyorlarsa, yani insanın hürriyetini elinden alıyorlarsa, haşa papazlar gibi cennetten parsel satıyor, ben mehdiyim, mesihim, ilham alıyorum, insanları günahlarından temizliyorum gibi dinimizde şirk sayılan, putperestlik sayılan, Allah’a ortak koşmak gibi küfür sayılan işlere bulaşıyorlarsa, bunlar şarlatandır. Dinle imanla bir ilgileri yoktur. Yüce dinimiz bu saçmalıklardan uzak, akıl ve mantığa dayalı bir dindir.
Dinimizde şefaat vardır, ama o da Ulu Allah’ın iznine ve müsaadesine bağlıdır. Ayetel Kürsi dediğimiz Tesbih ayetinde Ulu Allah, “Yeşfeu indehu illâ biiznih” yanı “Allah’ın izni olmadan kimse kimseye şefaat edemez” buyurur.
Dinimizde dua vardır, hakkında 200 kadar ayet de vardır, ama aracılık yoktur. Allah’ın yetkisini hiçbir kul kullanamaz. Bu bir inanç esasıdır.
ÖZET OLARAK, son günlerde yurdumuzda zuhur eden korkunç olaylar, kalkışmalar, Elhamdülillah başarısız darbe girişimleri milletimizin huzurunu bozmuş, rahatını kaçırmış, 250 vatan evladı şehit olurken 2500 kişi yaralanmış, ekonomik ve sosyal hayatımızda onulmaz yaralar açılmıştır.
Ne yazık ki bu hususta en büyük yarayı yüce dinimiz almış, din adına, dindarlar adına diye dış düşmanların maşası olan hainler bu menfur olaya sebeb olmuşlardır.
Netice, bütün bunlar aklımızı ve mantığımızı iyi kullanmadığımız, Kur’an dışı öğretilere tabi olduğumuzdan dolayı başımıza gelmiştir.
Yüce milletimizin uyanıklığı, dirayetli yöneticilerimizin irade ve yönlendirmeleri ve Ulu Allah’ın yardımı ile bu korkunç olaylar önlenmiştir.
Bunlar bize ders olmalı, her kötülükten bir iyilik çıkmalı. Bir daha bu hatalara düşmemeliyiz.
Yüce Allah bu milleti korumuştur. Bunları hiçbir zaman unutmamalıyız.
Allah’a emanet olun.