Sosyal demokratım.
Herhangi bir “aidiyet” duygusuyla değil, muhafazakâr bir ailenin içinden, kendi bilincimle bu siyasi çizgiyi seçtim, içselleştirdim.
Sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini benimsiyorum, Atatürk milliyetçisiyim, ekonomik bakımdan liberal düşünüyorum.
Demokrat, çağdaş, özgürlükçü, sosyal adaletten, insan haklarından yana bir çizgi bu.
Çevrecilikten kadın hakları savunuculuğuna kadar çeşitlendirilebilecek, insana yakışır bir anlayış açıkçası.
Yönetmekte olduğum gazeteyle de, Çorum’a “aydınlık” bir pencere açma çabasında oldum hep.
Kırkbeş yıldır yüreğim hep Çorum için çarptı, çarpmaya devam ediyor.
Fakat, şu espriyi benden duyan da çok olmuştur:
“Bir, iyi insan olmaktan, bir de sosyal demokrat olmaktan hiç fayda görmedim.”
Espri oluşu şundan ki; iyiliğin mutlaka bir karşılığı var bu toplumda. Ve sosyal demokrat dünya görüşünün de, anlaşılabildiği, paylaşılabildiği alanlar hayli fazla çok şükür.
Ama şurası da bir gerçek; insanı “iyilik” yaptığına bin pişman eden olayları öyle sık yaşıyoruz ki, sağlam durmasak iyilikten cayacağız neredeyse.
Sosyal demokratların yaşam alanları ve sahip olabildikleri olanaklar ise son derece sınırlı zaten.
Çokça “ıstırap” düşüyor paylarına.
*
Bugün gazetemizin manşetine taşıdığımız konu dolayısıyla yazıyorum bütün bunları.
Kuşkusuz, isteseniz de değişemezsiniz; neyseniz o’sunuzdur ya, “keşke bu kadar iyi niyetli olmasaydım” diye düşündüğünüz olmaz mı hiç?
Ben de o hallerdeyim son günlerde.
Kendisi de emekçi, emekten yana, hakka-hukuka sonsuz saygılı bir insan olarak, “istismarlar” karşısında isyan duygularım kabarıyor.
Gerçekten.
*
Allah ömür verirse, en azından meslekte 50. yılımı da yaşamak isterim.
Daha doğrusu, gücüm yettiğince çalışmaktan, üretmekten yanayım.
Arkadaşım Ahmet Ahlatcı, “Seni gazeteden Ulumezar’a götürürüz” der.
Razıyım.
Ama dostlar, eğer ki dayanamazsam, “iyilik kurşunu” yediğimdendir, bilin!
Mehmet YOLYAPAR