Televizyonumuz yoktu.

Amma kışın kapalı, yazın açık hava sinemamız vardı.

Ve ahir zamanda evlerin içinde de sinema oynayacağı söylentilerini işitirdik.

Gazeteler, bir gün sonra ancak gelebilirdi.

Radyoda akşam ajansı oldu muydu, herkes başına toplanırdı.

Başka kentlerden gelenlere “Yediğin, içtiğin senin olsun, gördüğünü anlat.” denirdi.

Cahildik ve çok az şey bilirdik.

Ama mutluyduk.

*

Dışarda kar yağsın, umurumuzda olmazdı.

Eski karlar da kardı hani.

Yağdı mıydı, şöyle 50-60 santimden aşağı yağmazdı.

Çatılar kürünürdü, göçmesin diye.

İçerdeyse ayrı bir keyif, ayrı bir eğlence;

Kuzine sobamız yanardı gümbür gümbür,

Bir demlikte ıhlamur kaynardı sürekli.

Diğerinde de çay.

Ihlamur ıhlamur gibi, çay da çay gibi kokardı hani.

Yanında ibrik olurdu her zaman, sıcak su hazır olsun diye.

Bir yanında çizilmiş kestanelerin közlenirken yaydığı nefis koku;

Diğer yanda portakal kabuklarının yanarken yaydığı hoşluk.

Mutluluk dediğinin hepsi bu kadardı işte.

Bu kadar ucuz ve kolay.

Varsın cahil olalım.

Mutluyduk ya, bu yeterdi de artardı bile…

*

Ekmeğin ekmek gibi koktuğu zamanlardı;

Annemiz sabahları sobanın üstünde yufka kızartırdı.

Sıcacık kızarmış ekmeğe bir de tereyağı dolandın mı şöylesine.

Hele bir de yanında yayık ayranı varsa,

Yeme de yanında yat.

Yumurta da yumurta gibiydi hani;

Her evin bir bahçesi,

Her bahçede de kümesi olurdu.

Tavuklarımız gözümüzün önünde yumurtlar;

Yere düşer düşmez aldığımız için de kabuğu sertleşemez,

Parmağımızla delip kafaya dikerdik.

Sarısı şimdiki gibi saman rengi değil, neredeyse kan kırmızı olurdu.

İşte buydu mutlu olmak.

O yumurtayı tavuğun başında beklemek,

Ve yere düşer düşmez alıp içmek.

Mutluluk ne kadar da ucuzdu Tanrım,

Ve biz ne ucuz yaşardık..!

*

Televizyonumuz da, bilgisayarımız da yoktu.

Tabii ki bunlara bağımlılık da;

Ve onların başında tüketilen zamanlar da…

Sabahtan akşama kadar sokaktaydık.

Ne oyunlar oynardık, ne oyunlar.

Saysam sayfalar yetmez.

Var mı içinizde “sekizim seksek” diyen?

Ve her sayıda ne yapılacağını söyleyen?

Hiç cambaz geldi mi sizin döneminizde?

Ya da çocuklarınız ne olduğunu biliyor mu?

Uçurtma yapıp uçurdunuz mu çocuğunuzla?

Ya da söğütten düdük çıkarıp öttürdünüz mü?

Topaç çevirdiniz mi köprünün betonunda?

Tel araba yapmayı bilir misiniz..?

İşte biz, bunları yapacak kadar cahildik, dostlar.

Ve de bunları yaşayacak kadar mutlu…

*

Geriye dönüp bakıyorum da,

Ne talihliymişiz diyorum.

İyi ki o dönemde yaşamışız çocukluğumuzu,

İyi ki sonradan girmiş yaşamımıza bu teknolojik zavallılar.

Ve iyi ki cahilmişiz o yıllarda.

Yoksa;

Yoksa mutluluk nedir hiç öğrenemeyecek,

Ve şimdikiler gibi olacakmışız.

Allah korusun.

Vay başımıza gelene bak..!

DÜŞÜNEN SÖZLER

Zaman geçer derler, fakat heyhat; zaman durur, geçen biziz. Austin Dobson

İnsan gençliğinde öğrenir, ihtiyarlığında anlar. Eschenbach

Yaşadıkça yaşlanmazsınız, yaşamadıkça yaşlanırsınız. Portekiz Atasözü