Ne diyordu Mustafa Kemal?

“Memleketin bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış...”

Bu ülke böyle koşullarda kurtarıldı beyler... Bu topraklar düşmandan kolay temizlenmedi. Çok kan aktı beyler... Adeta kanla sulandı bu topraklar...

Ama şimdi ne oluyor bu ülkede?

-Her gün bir şehit cenazesi töreni...

-Her gün bir evin ocağına ateş düşüyor...

-Nedense bu ateş hep bağrı yanık Anadolu insanının evine düşüyor!!!

-Son günlerde daha da yoğunlaşır, ülke sathına yayılır, toplu katliamlara dönüşür oldu. 20 Ağustos'taki Gaziantep katliamı, gelecek tehlikenin ayak sesleridir beyler...

-Tüm bu acıya rağmen “Vatan sağ olsun” diyor şehit anaları, şehit babaları...

-“Şehitler ölmez” diyor törendeki kalabalık ama ölüyor beyler...

-“Vatan bölünmez” diyor törendeki kalabalık ama bölünüyor beyler...

*     *     *

Ne diyordu Nazım? “Dörtnala gelip uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim”

Böyle diyordu Nazım ama galiba bizim değil bu memleket beyler...

Memleketin toprakları ABD üsleriyle, NATO üsleriyle dolu...

Milli kaynaklarımızın neredeyse yarısı yabancı ellerde beyler...

Tüm komşularımızla kavgalıyız, dargınız... Bildik bileli hiç dost olamamışız komşularımızla beyler...

Düşman ilan etmişiz komşularımızı. İran’ı, Suriye’yi, Irak’ı, Ermenistan’ı, Rusya’yı Yunanistan’ı hep düşman bilmişiz. Bir yıl önce sarmaş dolaş olunan Suriye yönetimi, bugün baş düşman ilan edilmiş. Azerbaycan’la bile limoni olmuşuz.

Kısaca “Üç tarafı denizle çevrili, dört tarafı düşmanla çevrili bir devlet” olmuşuz beyler... Yani böyle diyorlar...

Peki, hiç mi dostumuz yok? Elbette var!!! Başta ABD ve İngiltere olmak üzere Suudi Arabistan, İsrail, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri(BAE) ve de en yakın yeni komşumuz Barzani!!!

Özellikle ABD ile dostluğumuz o kadar ileri ki, kısa adı BOP olan “Büyük Ortadoğu Projesi”nin bölge temsilcisi olmuşuz! Ve bize verilen görevi fazlasıyla yapar olmuşuz! Kendi ülkemizin sorunlarını çözememiş bile olsak, komşularımızın sorunlarını çözer olmuşuz! En azından çözmeye aday olmuşuz!

Herhalde ABD Dışişleri Bakanı Bayan Clinton'ın sık sık geliş gidişi, turistik bir ziyaret olmasa gerek beyler...

*     *     *

Bu ülkenin iktidarla muhalefeti de kavgalı beyler... Cumhuriyet tarihi boyunca hiç görmemişiz iktidarla muhalefetin dostluğunu ve de işbirliğini.

Özellikle bugün AKP, CHP ile kavgalı.

CHP, MHP ile kavgalı.

MHP, AKP ile kavgalı.

Her üçü de BDP ile kavgalı. Yani meclisin içi uzlaşmaz ölçüde kavgalı.

İşte bu ve bundan önceki kavgalı siyasetler, otuz yıldır elli bine yakın cana malolan bu sorunu çözmediler, çözemediler. Akan kan dursun denildi, durdurmadılar. Analar ağlamasın denildi, ağlattılar.

Sonuçta aynı şeye ağlayamayan, aynı şeye sevinemeyen, yan yana yaşama şansının giderek yok olduğu iki toplum yarattılar.

*     *     *

Büyük reklâmlarla başlatılan, önceleri umut vaat eder görünen açılımlar da sonuç alınmadan bitti. Kürt açılımı bitti. Alevi açılımı bitti. Roman açılımı bitti.

Anlaşıldı ki ne bu iktidar ne de Türkiye siyaseti, ülkenin birlik ve beraberliğini ilgilendiren bu sorunları çözemeyecek. Özellikle de bölünme tehlikesini içinde taşıyan Kürt sorununu...

Terörün ülke geneline yayılma tehlikesini, büyük kitle katliamlarına varacak ölçüdeki görüntüsünü göremeyen siyaset; sorunun adını ve de çözüm yolunu dillendiremeyen siyaset, bu sorunu çözemeyecek.

Peki, böyle giderse kim çözecek? Elbette emperyal güçler. Yani ABD ve batılı müttefikleri ve de bölge jandarması olan İsrail.

Peki, nasıl çözecek? Örnekleri var beyler... Demokrasi getireceğiz diye...

-Afganistan’da çözüldü! İşgal edilerek, yakıp yıkılarak...

-Irak’ta çözüldü! İşgal edilip parçalanarak...

-Libya’da çözüldü! Yerle bir edilerek...

-Suriye’de çözülecek! Parçalanıp Kürt, Alevi ve Sünni bölgelere ayrılarak...

İşte kendi sorunumuzu kendimiz cesaret edip çözemezsek olacağı budur beyler... Emperyal güçler gelir, çözer. Ama kendine göre çözer.

İşte bu nedenlerle ilk defa Türkiye siyaseti, tarihi bir sorumluluk üstlenmeli. Hiç olmazsa bir kere olsun bir araya gelmeli. Sandık korkusu taşımadan, iç politika malzemesi yapmadan, birbirine laf yetiştirir olmadan bu sorun çözülmeli. Emperyal güçlerin eline bırakılmamalı.

Ve de akan kan durmalı, artık analar ağlamaınalı...