Başlangıcından bugüne tamamı tartışma konusu olan İstanbul Havalimanı’nın nihayet bir kısmı kullanıma açıldı.

Rekor bir ihale bedeli; 22 milyar Euro. İstanbul Hava Limanı yani İstanbul Grand Airport (İGA) yatırımcılarının oluşturduğu; Cengiz, Mapa, Limak, Kolin, Kalyon Ortak Girişim Grubu’na (OGG) verilmiştir. Bunlardan birisini çok iyi tanıyoruz. Milletin orasına koyan şirket.

İstanbul Havalimanı tam olarak bittiğinde 150 milyon yolcu kapasiteli olacak. Uzmanlarının bildirdiğine göre, aslında tamamen gereksiz, mevcut Atatürk Hava Limanı genişletilerek de aynı kapasiteye ulaşılabiliyor. Bilindiği gibi 2016 yılında, ek terminal ile kapasite 80 milyon yolcu kapasitesine çıkarıldı. Yine uzmanlarının belirttiğine göre, aynı hava limanında iki pist ilavesi ile 150 milyon yolcu kapasitesinin aşılacağı belirtiliyor.

Tüm bunlar biliniyorken, neden aynı bölgeye 3. Köprü, İstanbul Hava Limanı ve Kanal İstanbul düşünülüyor? Ekonomik ve siyasi rant elde etmek için. Çünkü yıllar öncesinden tüm o bölgenin arazileri kelepir fiyata kapatılmıştı. Sonrasında da mevcut projeler uygulandı. Özgür basın bunu defalarca yazdı. Şimdi o araziler alındığı günün değerlerine göre üzerine en az 1000 kat koymuş durumda.

Peki, Atatürk Hava Limanı ne olacak? Tabi ki kapatılacak. Böylece Atatürk ismi de oradan silinmiş olacak. Millet Bahçesi yapılacağı söyleniyor. Güldürmeyin adamı. OGG grubu hazır ağzını açmış bekliyorken, millete bir şey düşer diye beklemek biraz saflık olur.

Sonuç millete ve devlete olağanüstü bir yüktür. Millet taşınamaz vergi yükü ile inim inim inleyedursun. OGG’ler İstanbul Hava Limanı için uluslararası finans kuruluşlarından, krediler aldılar, almaya da devam ediyorlar, Asıl borçlu borcunu ödemezse ne olur? “Kefilin ya saçı, ya sakalı” olur. Kefil kim? Devlet. “Allah kolaylık versin”. Sonucun böyle olacağını görmek için fazla akıllı olmaya gerek yok. “Perşembenin gelişi, çarşambadan belli” değil mi? Köprü ve otoyollarda aynı durumu yaşamıyor muyuz?

Bu mantık ne devleti, ne milleti asla kalkındırmaz. Kalkındırmayacağı son on yılda Cumhuriyetin bütün birikimlerini satışımızdan belli değil mi? Ekonomik ve siyasi rant iç içe geçmiş durumda. Bu yaklaşımla sadece OGG’ler kalkınır. Çok fazla kalkınınca da itiraf ederler “Milletin orasına koyacağız”

Üçüncü köprü, İstanbul Hava Limanı, Kanal İstanbul; Kuzey Ormanlarının önemli bir bölümünde kesilmedik bir ağaç bırakmıyor. Bütün su havzaları kuruyacak, tüm canlıların ağaçların, kuşların, böceğin çiçeğin yaşama hakkı kalmayacak. Bir kuşun su içeceği, bir damla su bile olamayacak. Bilim adamlarının söylemine göre; çevre dengesi bozulacak. Bazı meslek odaları dışında kimse sesini çıkarmıyor. Doğal yaşam ölünce, beton ve asfaltı “ekmeğimize katık” ederiz. Sanıyorum.(!)

Bu mantık devleti değil OGG’leri büyütür, devlet büyürse bireylerin ulusal gelirden aldığı pay artar. O zaman halkın refah düzeyi yükselir. Oysa ulusal gelirden alınan pay OGG’lerin aldığı ile simite muhtaç halkın geliri, ikiye bölünerek hesaplanıyor. TÜİK 2017 yılı kişi başı milli gelirden alınan payı 10.597 dolar olarak bildirmiş, yoksa yanılıyor muyuz? Alanlar bir elini kaldırabilir mi?