Dinimizin emir ve yasaklarındaki esas gaye, insanın dünyada huzurlu bir hayat geçirmesi, ahirette de sonsuz mutluluğa kavuşmasıdır.
Bu hedefe ulaşmak için helal ve meşru yollardan çalışıp kazanmayı emreden dinimiz, çalışıp kazandığımızı israf etmekten ve lüzumsuz yere harcamakan bizi menetmiştir. Bu konuda yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor:
“Yiyiniz içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü; Allah israf edenleri sevmez.” (1)
İsrafın haram olduğunu gayet açık bir şekilde bildiren bu ayetin son cümlesi olan “çünkü Allah israf edenleri sevmez” sözü müslümanlar için önemli bir uyarıdır. Başkalarından yardım isteyen ve alan el olmayı, hoş görmeyen dinimiz; başkalarından üstün durumda bulunmamızı; yardım eden ve veren ele sahip olmamızı emretmiştir.
Peygamberimiz SAV. Efendimiz şöyle buyuruyor: “Veren el, alan elden hayırlıdır.” (2)
Bizi israftan meneden dinimiz, aynı zamanda bizi; cimrilik ve pintilikten, süfli bir hayat geçirmekten de men ederek daima ölçülü olmamızı, yaşayışımızda orta ve makul bir yol takip etmemizi istemiştir.
Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın rahmetine mazhar olan iyi kulların yaşayış tarzının bu yolu takipedenler olduğu şöyle bildiriliyor:
“Onlar ki (mallarını) harcadıkları zaman ne israf ederler, ne de cimrilik yaparlar, ikisi arasında orta bir yol tutarlar.” (3)
Görülüyor ki, dinimiz bize nasıl kazanacağımızı öğrettiği gibi nasıl harcayacağımızı da öğretmiştir.
Bize düşen görev, Yüce Rabbimizin emirlerine, Sevgili Peygamberimizin tavsiyelerine uygun olarak aşırılığ kaçmadan ölçülü ve dengeli bir şekild ehayatımızı düzenlemektir.
Çalışıp kazanmayan, tembel tembel oturan bir insanın durumu ile; kazandığını saçıp savuran insanın durumu arasında ne fark vardır?
Geliri ile giderini denkleştirmeyen, bir kazanıp beş harcayan insan, arzu ettiği hayat seviyesine ulaşabilir mi? Böyle bir kimsenin evinde huzur olur mu? Aile ve çocuklarının yüzü güler mi?
İsraftan kaçınmak, mutlaka tasaruf yapmak, bir aile için durum bu olduğu gibi ailelerden oluşan millet için de böyledir. Bugün milletimiz için terörle mücadele kadar önemlidir. Halkımız bunun önemini kavrasa mutlaka fedakarlık yapacaktır.
İsraf; milletlerin kalkınmasını engelleyen, fertleri ve toplumu yoksulluğa iten ve sefalete sürükleyen sosyal bir hastalıktır.
Ülkemizde temel gıda maddesi olan ve çöplere atılan ekmek isrfının ulaştığı boyut son derece düşündürücüdür. Aslında çöplere atılan sadece ekmek değildir. Çöplere atılan çiftçinin alınteri, el emeği, işçi, memur, esnaf ve her seviyedeki vatandaşın kazandığı paradır.
Peygamber Efendimiz ekmeğe saygı gösterilmesini emretmiştir.
Ekmeğe saygı bu mudur?