Özellikle genel ekonominin sıkıntılı olduğu dönemlerde, işletmeler işletme sermayesi ihtiyaçları, yeni yatırım veya genişleme yatırımları için finansman gereksinimleri ortaya çıkar. Ancak işletmelerin bilanço aktif (Varlık) yapıları gerekli olan finansman ihtiyaçlarını banka kredisi olarak karşılayacak yapıda olmayabilir. Bu durumda tüzel kişi (Sermaye şirketi) yada şahıs olarak görünen işletme ortakları kendi adlarına, farklı adlarla kredi alarak işletmeye bu krediyi transfer etmektedir.
Öncelikle vergi yasalarımızda yeni olan "örtülü sermaye açısından" konuya bakıldığında eğer; işletmelerin, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşmayan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılmayacağı diğer taraftan iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin, banka ve finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek “aynı şartlarla” kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmaların örtülü sermaye sayılmayacağı açıklanmıştır.
Bu yasal hükümde "aynı şartlar" dan kasıt ise;
“Ortaklar vasıtasıyla kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin, banka ve finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek aynı şartlarla kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmalar örtülü sermaye sayılmaz.
Buna göre, kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin banka veya finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek aynı şartlarla, yani kredi sözleşmesinin içerdiği vade, faiz oranı ve benzeri kullandırılma şartlarında herhangi bir değişiklik yapılmadan kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmalar, örtülü sermaye kapsamı dışında tutulmuştur. Buna göre, kredibilitesi olan grup şirketinin, anılan kaynaklardan temin edip ihtiyacı olan diğer grup şirketlerine aynı şartlarla kısmen veya tamamen aktardığı krediler örtülü sermaye tutarının tespitinde borç olarak dikkate alınmayacaktır. Dolayısıyla, grup şirketinin finans kuruluşlarından temin etmiş olduğu krediyi, aynı faiz ve vade ile birden fazla şirkete paylaştırması durumunda örtülü sermayeden söz edilemeyecek şeklinde açıklanmıştır.
Diğer bir konu ise, işletmeye kredi aktaran ortağa geri ödenecek kredi tutarından B
banka sigorta muamele vergisi ve katma değer vergisi hesaplanıp hesaplanmayacağıdır. Bu konuda vergi yasalarımız şu açıklamaları yapmıştır; Ticari faaliyette bulunmak amacıyla kurulan şirketlerin kredi kullandırma işlemi, şirketin “esas iştigal konusu” olarak değerlendirilmeyeceğinden kredi kullandırma işlemi BSMV’nin konusuna girmediğini 87 Seri No.lu Gider Vergileri Genel Tebliği’nin ilgili bölümünde, "Bir işlemin esas iştigal konusu olarak yapılması, işletmenin kuruluş gayesi ve bu gayesini gerçekleştirmek için yapmakta olduğu işlem veya işlemlere bakılarak belirlenecektir. Örneğin, inşaat ve otelcilik alanında faaliyet gösteren bir şirket, Bu şirketin gerek kullandığı yabancı kaynaklardan gerekse öz kaynaklarından sağladığı fonları ortaklarına veya üçüncü kişilere faiz karşılığında kullandırması işlemi şirketin esas faaliyet konusunun inşaat ve otelcilik olması nedeniyle BSMV’ye tabi olmayacaktır.” banka ve sigorta muamele vergisi kapsamına girmediğini açıkça ortaya koymuştur.
Katma değer vergisi açısından bakıldığında ise, yukarıda belirtilen gerekçeler sebebi ile ortağın ya da grup şirketinin aynı şartlarla kullandırdığı krediler için KDV hesaplamasına gerek olmadığıdır.