Dua ile ilgili bu yazımız, dünyaca meşhur Fizik bilgini olan Dr. Alexis Carrel tarafından, batılı medeniyetin mimarlarından olan müsbet ilim (fizik, kimya, biyoloji, astrnonomi vs gibi ilimler) bilginlerinin “İlim-İman-Ahlak” adlı eserden dua ile ilgili olan bölümlerinden günümüz Türkçesine adapte edilerek hazırlanmıştır.

Son derece de ilgi çekici idealist bir gözle ve inceleme ile hazırlanan eser Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarındandır. Herkese ve özellikle de fen bilimleri ile ilgilenenlere önemle okumalarını öneririm. Eser, Mehmet Rahmi Balaban tarafından derlenmiş, yüksek bilginlerin makalelerinden oluşmuş, Ahmet Hamdi Akseki, Hamdi Yazır (müfessir) gibi yüksek din alimlerinin de yazılarının bulunduğu, defaatle okunacak özellikte bir eserdir.

*

Dr. Alexis Carrel (20. asırın en büyük fizik alimlerindendir)

1-Carrel’e göre insan suya, yemeğe, oksijene nasıl nasıl muhtaç ise, Allah’a da öyle muhtaçtır. Dua, insanın yüce Allah ile haşır neşir olduğu, ruhunun şahlandığı hikmet dolu halidir.

2-Dua bir tkım kuru sözlerden hafif hareketler değil, kulun acz ve kudretsiz haliyle Mevla ile hem hal olduğu andır, buluşmasıdır.

3-Dua insanın, müminin kendi imkanı, kudreti ve gücü dahilinde olanı istemek değil, kudreti dışında olanı acz halinde bütün gayretini canla başla gerçek sahibinden istemektir. Allah tembele değil, canla başla işe sarılana yardım eder.

4-Batılı bilginlerin sezgi-intuition dedikleri duygudur. Sezgi, akıl ve zekanın üstündedir. Bizde buna kutlu olay, dua diyoruz. İnsan kudretinin bittiği ilahi iradenin devreye girdiği olaya dua diyoruz.

5-Dua bir insanın 24 saatini hatta bütün ömrünü kuşatan ilahi bir koruyucudur.

6-Duanın tarifine gelince, maddenin fiziki olayların ötesindeki kainatın yegane sahibi ve maliki olan ulu yezdana ulaşıp, ya bir şikayet, ya bir bunalım veya bir çaresizlik için ulu Allah’tan yadım talebidir.

Gerçek dua; insanın kendinden geçip rabbi ile birleşip kaynaştığı andır. Bir insan binbir çeşit çiçek ve gül bahçesine girip güneşin ısısı ile çiçeklerin kokularının buhar şeklinde havaya karışıp eşsiz bir kokunun hissedilmesi gibi dua anında rabbimizin hasretinin giderildiği vuslat anıdır. Çünkü, Allah’ı anlamakta ve anmakta göz, kulak ve fikir acizdir. Ama ruh, aşk ve sevda ise fizik ötesi yoldur.

7-Nasıl dua edilmeli: Dua etmek için beden ve ruhun ile Allah’a teslim olmak, acizlik içinde, halini bilene, duyana, derdine çare olandan istiane sonsuz kudretten yardım talep etmektir. Bütün güç ve kuvvet Allah’ındır. Tabiat olaylarının hakimi de odur.

8-Duada acziyet –güçsüzlük- teslimiyet yokluk, bitmişlik, sonsuz bağlılık şarttır. Deva ancak Allah’tandır. Duada belagat, fesahat, hatiplik, resmiyet, estetik duada şart değildir, çünkü bunlar dua şekildir. Dua şekil, şov değil, yürekle aksiyonla canla başla teslimiyetin sonucudur.

Büyük bulutların rüzgarın etkisi ile gökyüzüne yükselen bulutların sağanak yağmurları tabiat ile buluşturan olay gibi dua da kişiyi derdine deva borcuna eda, hastalığına şifa olarak dönecektir, sahibini mutlu edecektir.

9-Duanın kabulü; acizlik, muhtaçlık, çaresizlik, ancak ve ancak çalacak kapı olan ve randevusuz girilen ilahi dergaha girmekle olur.

10-Bizim kendi kendimize elde edebileceğimiz bir şeyi dua ile Allah’tan istemek abestir. Dua en etkin olarak bunalma ve daralma anında tecelli eder.

11-Nerede ve nasıl dua etmeli: Her yerde dua yapılabilir. Dua insanın bedende karnı, beyninde, kalbinde, ruhu gibi tam olarak insanın varlığını kuşatmıştır. Onun için dua bütün azaların ve ruhumuzun iştiraki ile yapılır.

12-Duada ve her zaman nefes sayımız kadar Mevlayı düşün ki o da seni düşünür.

13-Duayı sadece başımız sıkıştığında değil, en geniş, en neşeli, en safalı zamanlarımızda da yapmalıyız. Kur’an’da “tedarrüan ve hufye” yani, darda ve genişte Allah’a dua et ki o hep senin yanındadır. (Enam, 63)

Duanın manası:

Duanın tesirleri bazen anında bazen de uzun yıllar sonra tecelli eder. Kabul olmamış dua olmaz. Yani dua hayal değildir. İlk insandan günümüze tüm insanlar dua etmişlerdir ve kıyamete kadar da edeceklerdir. Tarihi belgeler, fizik kanunları tüm semavi ve batıl dinlerde dua hep vardır. Çünkü kul aciz, Allah cc. mucizdir. Kul daima Allah’a muhtaçtır.

Pratik hayatta ahlaki ve dini faaliyetler, birbirine bağlıdırlar. Manevi kutluluk duygusu sönmeye başlarsa, ahlaki duygu da söner. Sokrates’in dediği gibi; Dünya kurulalıdan beri yani dua ihtiyacı sönen bir cemiyet uçurumun kıyısındadır. Gerek dinli ve gerekse dinsiz hiç bir kimse tüm insanlığın genel sorunu, huzuru ve kurtuluşu duadadır. Dinde ve imandadır.

İnsan dua vasıtası ile rabbine ulaşır, Allah o zaman kulunun kalbine girer. Aslında; bir kutsi hadiste yüce Allah “Ben kainata sığmam ama kulumun kalbine, müminin kalbine sığarım” buyurur.

Kaderimiz bizim meçhulümüzdür. Yan ibiz başımıza ne geleceğini bilemeyiz. Onun için gelecek kaza, bela, ümitlerimiz, hayallerimiz için dua ile tedbir almak zorundayız.

Ümit, niyet, gayret ve çalışmak başarının motorudur. Dua ise neticede elde edilecek mutlu sondur.

(SÜRECEK)