Eskiden Kur’an-ı tefsir açıklamak için sadece İslami ilimleri bilmek yeterli görülmüşken, bugün bütün pozitif müsbet teknolojik ilimlerin hepsini bilmek, veya bu ilimlerde otoriter alimlerin toplanması ile ancak gerçeğe en yakın Kur’an tefsirlerinin yapılabileceği açıkça bilinmektedir. Yani İslam dini gerek Hıristiyanlık ve gerekse Yahudilik gibi muharret- aslı bozulmuş dinlerin hayalinden bile geçmeyen konuları akıl yoluyla çözmektedir ki, bu da İslam’ın akla en birinci önemi verdiğinin kanıtıdır. Büyük bilgin Volter, mulhidleri-dinsizleri dinsiz yapan şey, Hıristiyan inançlarının taban tabana akla zıt olan hususları tevil yolu ile kanıtlamaya çalışmaları ve bu husustaki katı tutumlarıdır, diyor. Ama İslam böyle mi? Ayetin akılla tearuzu halinde, akli olarak hareket edilir diyor.
12-İslam dininin diğer dinlerden üstün olan yönlerinden birisi de; istişare, aklı erenlerin her konuda, danışma mekanizmaları oluşturmaları. Özellikle toplumsal uzlaşmanın şartı olarak görmesidir. Bir aklın değil, akılların ortaklaşa ortaya koyduğu, akli gerçeklere göre idare edilmesinin tecvizi- kabul etmesidir. Kur’an’da “veşavirhim filemi ve iza azemte fetevekkel alellah innallaheyuhıbbül mütevelekilin” buyurulur. Bir işle ilgili karar vermeniz için ehil olanlarla, müşavir danışmanlarla konuyu enine boyuna danışıp sonra karar verip, ondan sonra onu icraata koyun ve artık işi Allah’a havale edin. Yani tevekkül ediniz, denilmektedir.
Ayrılıkçı düşünceci sorunların çözümünde en akıllıca yol konuşarak, danışarak, komisyonlar kurarak, sonunda anlaşıp toplumsal uzlaşmayı sağlamak, toplumsal huzurun kaynağıdır.
13-Dini itikatların, ayin ve ibadetlerin inşasında konuluşu itibariyle kanun vâ’zı-ı Hz. Allah’tır. Ve ulu Allah’ın gözetim ve denetimde R.SAV.in Cebrail elçiliğinde uygulama sahasına konulabilir. Hiçbir alim (peygamberler hariç) kaynağı olmayan hiçbir inanç, itikat, ahlak ve muamelat hükmü koyamaz. Ancak Kur’an ayetlerine ve sahih (yüzde yüz gerçek) hadisi şeriflere ve sahabilerden itibaren gelen uygulamalara ve bunları da aklın süzgecinden geçirerek maslahata (insanların menfaatine en uygun olanı tercih etme hususu) en uygun olanı seçme özgürlüğünü, aklı kullanarak çözme gayreti din râsıh -üstün alimler tarafından müctehit olanların yapabileceği gibi esaslara bağlanmıştır.
Yani, ne Kur’an’da ne de R.SAV.in uygulamalarında Allah’ın emri dışında hiçbir hükmü koyma olayı yoktur. Hıristiyan alimler (papazlar, papalar) Yahudi hahamlar maalesef Allah’tan ve peygamberlerden olmayan afaki hükümleri koymuşlar ve ne acıdır ki, İncil’in ve Tevrat’ın aslını bozmuşlardır. Örneğin, orucu kışa, aralık-ocak aylarına getirmişler. İçki temelde haram iken, hafifleterek hüküm haline getirmişler. Evlilik her ferdin hakkı iken din adamlarına, rahibelere yasaklanması, zekatın kaldırılması veya hafifletilmesi gibi birçok hükmü kitaplarına kendileri sokmuşlardır. Bu konu bize Kur’an ayetleri ile bildirilmiştir. Ama Kur’an’da böyle bir şey olmasının mümkünatı olmadığı gibi hayal bile edilmesi dinsizlik sayılmıştır. Bu, sağlam bir kitap olan Kur’an’ın bizzat Allah tarafından korunduğunun delilidir. Bu Kur’an ayetidir. Aksini düşünmek en azından affı mümkün olan zulümdür. Kur’an’ın bu sağlamlığı sayesinde Müslümanlık çeyrek asırda Yemen’den Hindistan’a kadar on binlerce kişiye ulaşmıştır. Afrika, Asya, Avrupa, İspanya’ya kadar ulaşmıştır.
14-Günah işleme ve affetme konusu. Bu dünyada ve ahirette insanları imana özendiren müminleri ebedi saadete kavuşturan çok önemli bir dini esastır. Diğer dinlerden çok farklı bir anlayış, yüce İslam dininde mevcuttur. Bu da peygamberler hariç her insanın mutlak hayır ve şer üzere yaratıldığı, bu eğilimleri nedeni ile her an günah işleyebilecekleri, bundan kurtulmak için her an tevbe kapısının ölüm anına kadar açık bulunması esas olanın ise elde fırsat varken tevbe ile günahlardan bir daha günaha düşmemek üzere tevbe etmeleridir.
Affetme yetkisi sadece Allah’a mahsustur. Ne bir işin adamı, -Hıristiyanlıktaki papazın günah çıkarma yetkisinin olduğu gibi- ne de bir peygamber kulun günahını silemez. Ancak Allah’ın izni ile peygamberlere şefaat yetkisi verilebilir. Mümin bir veli, kulluk yolunda devam ederse veliliği Allah dostluğu devam eder. Yok şaşarsa velilik elinden gider. Yani dünya veya ahiret için olsun ana unsur çalışmaktır. Dünyayı isteyen çalışacak, ahireti isteyen çalışacaktır. Bunun bedelini de ulu Allah verecektir. Demek ki günah işlemedik insan olmaz. Affedilmeyen günah da olmaz. Esas olan günahta ısrar etmemektir. Yüce İslam dininde ruhbanlık, (aracı kurum) yoktur. Suçları ancak Allah bağışlar. Kul haklarını da kullar bu dünyada veya öbür dünyada ödeşmek suretiyle temize çıkabilirler. Kul hakkını kuldan almak isterse alır. Allah cc. kul hakkına müdahale etmez. Kul hakkı ile ölmek en kötü bir durumdur. Bu dünyada iken elde fırsat varken bu hakları sahiplerine iade etmelidir.
15-İslam’ın diğer dinlerden farklı bir özelliği de inanç noktasında ihtilaf –çeşitli görüşler- olmamasıdır. Çünkü itikatta ihtilaf olmaz. Allah birdir. Acabası asla yoktur. Peygamberler haktır acabası yoktur. Bütün itikadi konular amentü gibi Allah’ın varlığı birliği sıfatları tartışılmaz niteliktedir. Tartışılması inkar açısındandır. Allah’ın kudreti gücü var mıdır, yok mudur gibi, yoksa nasıldır, tecellisi nasıl olur bunlar tartışılabilir.
Dini furuu denilen ameli, eylemsel kurallar değişik yorumlara açıktır. Yani ihtilaf olabilir. Mezhepler de buradan doğmuştur. Dini emir ve nehiylerin yorumunda anlayış çeşitliliğinden mezhepler doğmuştur. Örneğin, namazın farz olması kesindir. Namazın varlığı itikadi inançtır. Farz mıdır, değil midir denilemez. Ancak bayram namazı vacip midir, sünnet midir. Namazın kılınışı anındaki hareketler çeşitli midir. Evet, mezheplerin dayandıkları dini (ayet, hadis gibi) delillerin yorumundan farklılaşmaktadır ki, bunlar asla esasa tesir etmez. Kimileri namazda ellerini bağlar, kimileri yanına salarak namaz kılarlar. Muamelat denen içtimai sosyal toplumsal yaşamdaki münasebetlerde de dini yönden tatbiki açıdan değişik şekiller olabilir. Mesela faizin aslı haramdır. Bu itikattır. Çünkü ayetle sabittir. Ama hangi işlerde faiz vardır, nasıl olursa faiz olur, zaruret durumunda faiz yiyenin durumu ile keyfi olarak kolay para kazanmak düşüncesi ile faizi sömürü aracı olarak kullananın durumları farklıdır. Bunlarda din bilginlerinin dini emirleri yorumlama farklılığından sonra tatbik edilir.
İslam dininde birbirinden farklı mezhepler arasında hasımlık yoktur, olmamalıdır. Ama bu mezhepleri bahane ederek ikbal peşinde koşanlar siyasete bunu alet edenler her devirde olmuştur. Din ve mezhep savaşlarının kaynağı dini taassup ve din görünümünde kamufle edilmiş siyasi çıkarcıların hüneridir. Yoksa din mezhep farklılıklarını asla savaş nedeni saymaz.
16-Yüce İslam dininde ibadetler ancak Allah’a cc ve Allah için yapılır. İbadetlerde asla ikilik yoktur. İbadetler ancak kul ile Allah arasında olan bir harekettir. İbadetler Allah’a mahsustur. Tekkeden, türbeden, taştan, şeyhten meşayıhtan medet umulmaz. Bütün alimler, tarikat büyükleri dua ile müminlere yardımcı olabilirler ki her müminin yaptığını yaparlar. Yoksa kimseyi kendi yetkileri ile affetme veya cezalandırmaları olamaz. Bu işler ancak yüce mevlaya aittir. Aksi halde kişi dinden çıkabilir. Putların haramiyeti işte bundadır. İbadette aracılık yoktur. İbadetler direkt Allah’u azimmuşşana mahsustur. Asla paylaşılamaz. İkilem mafi, teklik vaki, yani Allah hakkında asla ikilik yoktur. Teklik esastır.
SÜRECEK