Dinimizde cami ve mescitleri yapmak, onları imar ederek yaşatmak Allah tarafından Müslümanlara verilmiş kutsal bir emirdir. Müminler bu görevi ifa etmezlerse, Müslümanların tamamı günahkar olurlar. Allah’ın gazabına uğrarlar. Camilerin ve mescitlerin inşaat ve imarına iştirak edenler ise yüce Allah’ın rızasını alır ve onun ebedi nimetlerine, cennetine kavuşurlar. Çünkü Hz. Allah Tevbe suresinin 18. ayetinde, “Allah’ın evleri olan mescitlerini, camilerini, Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazını dosdoğru kılan, zekatını noksansız veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler inşa ve imar eder. İşte doğru yola kurtuluşa erenler bunlardır” buyuruyor.

R.Sav. de, 20’den fazla sahabinin (Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Osman dahil) bildirdiği sahih hadisinde, “Kim dünyada bir mescit yaptırırsa, velev ki kuş yuvası kadar bile olsa ve bunu sırf Allah rızası için yaparsa, ulu Allah o mümine cennette bir köşk yapar.” Başka bir hadiste ise, “Yaptığı hayra 700 misli sevap yazar” buyurmak suretiyle hayır yapmanın derecesinin büyüklüğünü bildirmişlerdir. (Buhari Hadisi)

İbadetlerin başı namaz, namazın en kıymetli rükni direği ise secdedir. Topluca secde edilen yerlere ise mescit denir. Secde ise başını, yüzünü yere kapayıp yüce Allah’ın huzurunda itaatin, boyun eğmenin en yüce halidir.

Cami ise, toplayan, bir arada bulunulan, birlik ve beraberliği sağlayan, dokunulmazlığı olan kutsal mekânlardır. Camiler birlik ve beraberliğimizin bölünmez bütünlüğümüzün göstergesi, güç ve kuvvetimizin örneğidirler, simgesidirler.

Bir memlekette camilere verilen değer, İslam’a verilen önemle eş değerdir. Cami-cemaat-namaz, İslam’ın şiarı, alemi, sembolü, yani Müslümanlığın imanın alametidir. Allah korusun, camiyi ortadan kaldırdığınızda İslam’dan ve imandan eser kalmaz. Bu bakımdan cami ve cemaat, hele de Cuma namazı hürriyet ve istiklalin, bağımsızlığımızın timsalidir.

Camiler vatanın tapu senetleridir. Bir memlekette camilerin, mescitlerin çokluğu ve daha önemlisi bu kutsal mekânların cemaatle doldurulması, o milletin birlik ve beraberliğinin gücüne işarettir, demişlerdir.

Bu anlayış ile fethettikleri yerlere ilk önce su, çeşme, cami, medrese ve okulu külliye adıyla bir arada yapmışlardır. Çünkü cami, mescit, kabe demektir. En kutsal mekân olan Beytullahtır. Camiler, Allah’ın evinin şubeleridir. Camiler bu yüzden atalarımız ve bizler için cami, mescit denilince buraların inşası, imarı, bakımı, görevlisi vs. gibi hizmetleri için canla başla çalışırız. Çünkü mescit müminin imanıdır.

Türk kültüründe büyük mescitlere cami, ufak camilere de mescit denir. Hepsi Kâbe’nin bir şubesidir, kutsaldır. Camilerin yerleri zaruret, mecburiyet olmadan, ortadan kaldırılamaz. Alınıp satılamaz. Dini anlayışa aykırı, insanlığın faydası dışında kullanılamaz. Camiye sığınan suçlular, camide cezalandırılamaz. Devletler arasında elçilikler nasıl dokunulmaz ise, camiler, kiliseler, havralar, yani mabetler de öyle dokunulmazlık zırhına sahiptirler.

İşte camiler böylesine yüce yapıtlardır. Bunları yaptıranlar, yapımına katkıda bulunanlar, özellikle cemaat olanlar mübarektir. Allah’ın sevgisine ve övgüsüne kavuşmuş insanlardır.

Ne mutlu cami, mescit yaptırana, onun yapımı ve bakımına yardımcı olana. Müjdeler olsun mescitleri dolduran ve camilerin güzelliği olan, süsü olan, cemaate, oralarda Allah’a kulluk edenlere.

Zamanların en kutsalı, Ramazan günleri, Kadir Gecesi ve özellikle Cuma günleridir. Mekânların en kutsalı ise Kabe ve onun şubeleri olan camiler ve mescitlerdir. Daha önemlisi camilere bu kutsallığı veren, birlik ve beraberliğimizin göstergesi olan cemaatimizdir. Bu camiyi inşaa ederek, Cuma namazını kılmamızı sağlayan, sebep olan, yardımcı olan kardeşlerimizden Allah razı olsun. İçinde namaz kılanlara dünya ve ahiret saadeti nasip olsun.