Müminlerin Cuma günü cumaya hazırlanmaları için namazdan 1 saat 45 dakika önce sala okunmasını da Ömer bin Abdulaziz koymuştur. Şimdi bu Ömer B. Abdulaziz, Hz. Ömer’in oğluna aldığı süte su katmayan hanımdan doğmuş, haram lokma yememiş, haram süt emmemiştir. İhlas ve samimiyetin en güzel örneğini anası-babası-dedesi olarak bizlere sergilemişlerdir.

Günümüz alimlerinden Mısırlı şehit Seyyit Kutup’un (büyük bir tefsir sahibi) kardeşi fizyolog, sosyolog ve müfessir, büyük din alimi olan Muhammed Kutup yazmış olduğu iki ufak cilt, İnsan Psikolojisi adındaki eserinde; haram lokmanın insan ahlakı üzerine olan tesirini araştırmış, haram lokmadan haram kan, haram kandan haram meni, haram meniden de haramzade çocuk doğar, şeklindeki bir tezi savunmuş ve bunu -nazar olayını- fizik kanunları ile açıklamaya çalışmıştır ve ispat etmiştir. Birbirlerine düşman olan iki kişiyi ayrı odalara koymuş, aralarında bir tel ile iletişim kurmuş, aniden birbirlerini gören iki düşman kişinin gözlerine takılan ampullerin yandığını görmüş, haset ve nazarın varlığını ve sevgi olayını da bu metodla ispat etmiştir. Yani haram lokma, kul hakkı yiyerek beslenen kişilerin ahlaken, hak ve adalet üzere olamadıklarını ispata çalışmıştır. Fakat şu da genel kuraldır; “İslam’da tebdili ahlak caizdir.” Yani, kötü insanlar zamanla iyi bir insan olabilirler. Çok iyi insanlar da şaşıp, yanılıp yanlış işler yapıp kötü kişi olabilirler. Esas olan budur. Yani ahlak, insan iradesine göre değişkendir.

Netice; İhlas ve samimiyet üzere yaşayan insanların nesilleri bile dürüst olur. Bu kesindir. Bu hususta inanç esastır. Elbette ki İslam ahlakı önemlidir. Ama gayrimüslimler de güzel ahlak sahibi, dürüst olabilirler. Bugün batı insanının dürüstlüğü medeni anlayışı, adaletli olma yaşayışları, çocuklarına, gençlerine geçmiş vaziyettedir.

Akif’in dediği gibi, “Batının muamelelerindeki doğruluk, çalışkanlık bizim dinimiz gibi. Dinleri ise bizim yaşantımız gibi” der. İhlas ve samimi yaşantısı olan her insan bunun ödülünü, neticesini mutlaka görür. Bu bir eğitim ve öğretim ile disiplin işidir. Bizim anlatmak istediğimiz; her Müslüman adına ihlas ve samimiyet dediğimiz dürüst bir yaşantı sahibi olmasıdır. İhlas ve samimiyet sahibi olanları kim olursa olsun Allah onların emeklerini asla zayi etmez. İyi niyet, azimli çalışma, dürüst davranış, neticede değerli ödüldür, kârlı kazançtır.

*

Hz. Musa zamanında yaşanmış, temiz niyetli, gani, zengin ve engin gönüllü, yoksul ama coşkulu, cömert olan kişinin ihlas ve samimiyetli niyeti…

GÖNÜL TOKLUĞU,

YÜREK CÖMERTLİĞİ

Hz. Musa A.S. zamanında uzun süren kıtlık anında yaşanmış temiz yürek, halis niyetli, gani, zengin gönüllü Allah dostunun serüveni hakkında...

Tarihçilerin beyanına göre M.Ö. 6 bin yıllarında Mısır firavunlarının hükümranlığı zamanında (Firavun: Mısır krallarına verilen isim) İnsanları Tanrı diye kendisine taptıran, ilahlığını ilan eden, aşırı zalim ve İsrailoğullarından 800 bin çocuğu ana karnında iken yok ettiği iddia edilen, Mısır Kralı ile halkına doğru yolu göstermek için peygamber olarak gönderilen Hz. Musa’nın aşırı kafir firavunla çetin mücadelesi dillere destandır ve Kur’an’da en çok adı geçen olaylar zincirine konu olan Allah’ın yüce resulü Hz. Musa A.S.dir.

İşte bu ulu peygamber zamanında uzun süren (7 sene) bir kıtlık oluyor. Müthiş, yakıcı ve kavurucu sıcaklık ortalığı kasıp kavuruyor. Sular kesiliyor, çeşmeler damla damla akıyor, hayvanat haşerat ölüyor. Ağaçlar kuruyup kütük oluyor. Ufacık çocuklar açlıktan, susuzluktan kırılıyor. Ortalıkta korkunç bir kıtlık, yokluk hüküm sürüyor.

İşte bu acıklı zamanda Hz. Musa’nın kavminden kendinin veli, ermiş olduğunu bilmeyen bir Allah dostu, kuraklık ve kıtlık nedeni ile ortalıktaki dayanılmaz acıklı, afat durumuna üzülüyor. Ufacık çocukların, bebelerin, dilsiz hayvanların içler acısı durumları Allah’ın bu merhametli yüce kulunu sonsuz acı verecek oranda etkiliyor. Yüce Allah’a yalvarıyor. Nihayet başını alıp uzak memleketlere gideyim diye yola düşüyor. Şehrin dışında bir dereden geçerken dere bembeyaz, bastığında ayaklarımızın batacağı şekilde un gibi görünen kum. Yüreği yanan bu asil kişi bir avuç kumu eline alıyor ve Allah’a şöyle yalvarıyor ve duasında diyor ki; “Ey benim ulu rabbim. Ey kainatı sonsuz kudreti ile yaratan, yaşatan, isteğini ol dediğinde olduran, irade buyurursan ulu Allah’ım bu derenin kumları un olsa, ben de bunun başında bekçi olsam, şu açlıktan ölen kullarına taksim etsem. Herkes yiyip içtikten sonra onların tokluğunu görüp bir avuç hamuru da çörek yapıp da ben yesem ve secde ile yüceliğine şükretsem. Neye kadir değilsin benim ulu rabbim” diyor, ve o anda eceli gelip orada damla damla akan çeşmenin başında abdest alırken canını Azrail’e teslim ediyor. Oracıkta vefat ediyor.

Yüce Allah, Hz. Musa A.S.e vahiy ile Cebrail ile bu zatın ölümünü haber veriyor. “Bu benim ermiş kulumu git, onu al, güzelce teşhis ve tekfin, yani yıka, kefenle, namazını kıldır ve kabrine elinle indir” diye emrediyor.

Bu vahiyi alan Hz. Musa A.S. duruma vaziyet edip işe koyuluyor. Defin işlerini hazırlıyor ve cenazeyi camiye getiriyor. Cenaze namazını kıldırmak üzere öne geçiyor. Birden Hz. Musa’nın gözünün perdesi açılıyor. Bir de ne görsün, bütün gök ehli yere inmiş, kainat meleklerle dolmuş, bu yüce kişinin cenaze namazını kılmak için yeryüzüne inmişler. Orada ayak basacak yer kalmamış. Hz. Musa bu fevkalade olağanüstü olaya hayret ve hayranlıkla şahit oluyor. Neticede ulu kişinin cenaze namazı kılınıyor ve defni yapılıyor. Hz. Musa A.S. bu ilginç olayın nedenini öğrenmek için ulu Allah’a iltica ediyor. Yarabbi, bu zat bizim içimizde doğdu, büyüdü, bütün ahvalini biliyoruz. Bu kişinin ne gibi bir ameli var idi ki, gök ehlini yere indirdi. Hikmet nedir yarabbi, deyince, yüce Allah Hz. Musa’ya şöyle vahiy ediyor; “Ya Musa. O kulum, kendisinin ermiş veli bir kul olduğunu bile bilmeyen yüce bir kulumdur. Çünkü onun gönlü bütün canlıları doyuracak kadar gani, cömerttir. Gerçekten o derece ki kumları un yapsaydım hepsini bir gram bile bırakmadan dağıtacak, niyeti tam ve ihlaslı idi. Onun için o kulumu cömertlerin zirvesine çıkardım ve onu evliya kullarımın içine kattım. Onun için gök ehli –melekler- onun cenaze namazına iştirak ettiler ve o kuluma sayısız hayır dualar ettiler.” buyurduğunu Hz. Musa bildirdi.

SÜRECEK