Bu konuda Hz. Mevlana der ki; “Görmez misin ey akıl sahibi. Güneş sabahleyin doğar, kainatı ayırımsız ışıtır ve ısıtır. Hiç kimseyi ayırmaz, inanan-inanmayan, asi-muti, zalim-mazlum, masum-günahkar onların hesabını kendi sorar. İşte o yüce Allah’tır. Suyun ayağı yok, nasıl akar. Hava denen nimet olmazsa olmaz. Toprak millyarlarca insanı yutar, havaya bir koku salmaz. Aynı sudan sulanan meyveler, sebzeler, bitkiler renkleri kokuları tadları ayrı ayrıdırlar. İki kamış aynı suyu içer, aynı toprakta biterler. Birisi şeker olur, öbürü boru kamışı. Daha neler neler... İşte bu kadar kudret ve kuvvet sahibi Ulu Allah bunca nimetleri insana meccanen karşılıksız veriyor. Birşey istiyor. Nimetin sahibini bilin, ona iman edin, nimetlerin kadir ve kıymetini takdirle şükredin.”

Yunus’un, Mevlana’nın, Anadolu erenlerinin Hacı Bektaşi Veli, Hacı Bayramı Veli’nin öğretileri de hep bu ana tema, Yüce Allah’ın sonsuz rahmeti, mağfireti, kudreti ve azameti üzerine kurulmuştur. Onun için “İmansız kalp bedene yüktür” diyor milli şairimiz Mehmet Akif. İman, iman, iman, sonra ameli salih denen insanlığa hizmet, doğaya saygı, ilahi kanunlara itaat esastır.

Sadi ve eseri hakkında bu izahatları yaptıktan sonra bizleer lazım olan hikmet deryasından nur damlalarını arzedelim:

SADİ BUYURUR Kİ;

Kudretiyle can yaratan aile can ile söz söyleten Allah’ın adıyla başlarım. O, hataları bağışlayan, özürleri kabul eden, dağlar kadar günahları dilerse sevaba çeviren, Kerim (çok cömert) ulu yezdan, ulu yaratan, ulu yaşatan, öldüren, dirilten, hesap ve kitap için mahşerde mizanda toplayan, herkese layık olduğunu cennet ve cehennem olarak sunacak olan yüce sultandır. Kimseye kızmaz, darılmaz, rızkını kesmez, kusurları, gizli işlerimizi açıklamaz ve asla unutmaz. Yüzümüze vurmaz. Ama hesabımızı mahşerde yapar.

Su üzerine kim resim yapabilir. Gölgeyi suya düşürür, topraktan billur taşlar, yakutlar, altınlar çıkarır, hepsinin üstünde bütün azaları ve ruhu ile insan yaratır. Ne yücesin ey ulu Mevlam.

-Dünyada huzur bulmak istersen geçim ehli ol. Ya evini boşalt veya ev sahibi ile iyi geçin.

-Töhmetten, yorumlanmadan uzak dur. Meyhaneye su istemeye gitme. Şarap içiyor derler.

-Hiç kimseye sert davranma. Düşmanına ikram et ki düşmanlığı dostluğu tebdil olsun. Hani ne demişler, “Düşman seni taş ile sen düşmanı aş ile yenersin.”

-Sorulmadan cevap, istenmeden hacet verilmez.

-Yalan yılandır. Bir gün olur sahibini sokar. Yalan hançer yarasına benzer. Yara iyileşir ama izini asla silemezsin. Görmez misin ki Hz. Yusuf’u kuyuya atan kardeşleri babalarını Yusuf’u kurt yedi diye bir yalan söylediler. Sonradan Yusuf Mısır’a sultan oldu. 10 kardeşi kıtlık nedeni ile Yusuf’un kapısına geldiler. Onu tanıdılar. Yusuf kardeşlerinden babasına selam ve hediyeler gönderdi. Ama Hz. Yakup evlatlarına inanmadı. Çünkü önceden oğulları yalancılıkla damgalanmışlardı. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Yalancının evi yanmış da kimse inanmamıştır.

Not: Bugün sosyal medya denilen iletişim aracı yalancıların at oynattığı, yalanın yılanı ejderha olup yuttuğu arenaya dönmüştür. (Fikret Hoca)

-Mahlukatın en şereflisi insandır. En aşağısına da köpek derler, eşek derler. Ne yazık ki hainlik insanın tuzağıdır. Ama köpekler sahibine asla ihanet etmez. Sadıktırlar. Sahipleri köpekleri öhdüresiye dövseler yine de ekmek yediği kapıyı terk etmezler.

-Bahtiyar insanlar geçmişten ibret, geleceğe tedbir alırlar. Sen asla başkasına kötü ibret olma. Ama sen başkasından ibret al.

-Her zaman gökten rahmet inmez. Bazen de yerden kalkan tozlar musibet olarak yere yağarlar. Testi içinde ne varsa dışına onu sızdırır.

-İnsanın kendi eski elbisesini yamayıp giymesi, başkasının eyreti emanet elbisesini giymesinden daha onurludur.

-Ananın şefkati, babanın merhameti evlatta, insanlarda olsaydı, dünyada olumsuz hiçbir olay olmaz, kurt kuzu ile yürürdü.

-Sertlik, hışım ve öfke kaynağıdır. Yumuşaklık, şefkat ve merhamettir. Katılık ayrılık, yumuşaklık birlik nişanıdır.

-Öfke keskin kılıç gibidir. Anında keser. Sükunet ise pamuk halat gibidir. Vursan acıtır amma kesmez.

-Yay eğridir, ok doğru. Hedefi bulur. Eğri ok hedefe ulaşmaz. İstikametine gider. Yani eğri yanlış hareketle doğru iş elde edilmez.

-Öfke feleğin yarış atına binmiş süvari gibidir. Fırlayınca uçar, etrafa felaket saçar.

-Göz bakmaya doymaz. –Didaro-

-Kavuşmaya doyum olmaz.

-Birisi şeytanı rüyasında görmüş; selvi boylu, ceylan gözlü, dudu dilli, ay yüzlü, bal sözlü. Hayretle şeytana sormuş. İnsanlar senden nefret ediyor. Çirkin lakapla yüzünü şeytan görsün diyorlar. Halbuki sen ay gibisin, der.

(SÜRECEK)