1966-67 yıllarında olmalı sanırım, mütad vechile (adet olduğu üzere) bir ikindi sonu Hacı Esoğlu üstadı ziyarete gitmiştim. Akşam olmadan ikindi namazından az sonra evine gider, sabah namazı ile dükkanını açardı. Kendilerini biraz üzgün ve endişeli gördüm. Selam verip elini öptüm. Ben ona üzüntüsünün sebebini edeben sormadan, o bana konuyu anlatma gereğini duydu;

-Yavrum, hagızım, Fikretim, evladım. İnsanlar kendi akılları, fikirleri, kabiliyetleri ve tecrübeleri ile nefis ve şeytanın da baskısı ile hareket edebilirler. Bu yüzden de çoğu kez yanlışa düşerler. Herkesi de kendileri gibi öyle zannedebilirler. İnsanın doğru olduğunu Allah bilirse, başkasına doğruluğunu isbata gerek yoktur. Allah izan ve insaf versin, yılanı ne kadar eğitsen, kabiliyeti gereği sizi ısırmadan vazgeçmez. Seni her ısıranı ısırman muhaldir (akla aykırıdır) dedikten sonra kendisini üzen olayı şöyle anlattı:

-Sabahtan dükkana bir müşteri geldi. Ayakkabı, mest alacağını söyledi. Oğlum İbrahim efendi ilgilendi. Bir hayli uğraştılar. Hanımına bir mest bir de gıslavent, lastik ayakkabı aldı. Pantolonunun cebinden bir miktar para çıkardı. İçinden mest ve ayakkabının parasını verdi. Gerisini tomarı ile cebine koydu. Kendisi için bizde ayakkabı beğenemedi. Komşulara gitti. Ertesi gün sabahleyin dükkana geldi. Tedirgin bir vaziyette; dün geldiğimde paramı düşürmüşüm, uğradığım diğer dükkanlara sordum, yok. Ekin pazarında ekinimi buğdayımı sattım. Direk kendime ve hanımıma birer mest ve ayakkabı almak için buraya geldim. Bu dükkanların birisinde düşmüş olmalı. Çünkü bu dükkandan bir çift mes ve ayakkabı aldım. Parayı burada çıkardım, dedi. Ben da parayı pantolonunun cebinden çıkardığını ve ayakkabının parasını ödeyip gerisini pantolonun cebine koyduğunu ben gördüm, dedim. Bilmiyorum, diğer dükkanlara da uğradım. Yok dediler diye sertçe seslendi. Ben buradan başka yerde para çıkarmadım, diye seslendi.

Bu durum komşuların da dikkatini çekti. Çünkü köylü müşterimiz bağırıyordu. Adama bak oğlum. Bak oğlum, şimdi ben oğluma tereklerdeki bütün ayakkabı, mest ne varsa teker teker araştıracağım. Sende bak dedim ve yarım saat bu işi yaptık, Yok, yok. Neticede, oğul, düşürdüğün para kaç lira idi, 5 çuval ekin sattım o zaman (50 sene önce) şu para dedi. Oğlum İbrahim’e kasadan o parayı bu kişiye ver dedim. Oğlum, kayıp paranı bulursan paramızı getir. Bulamazsan bu para sana helal olsun. Sesini çıkarma, dedim. Parayı aldı, gitti. 3 gün sonra geri geldi. Bizim verdiğimiz parayı iade etti. Parayı nerede düşürdüğünü sorduğumuzda, köy minibüsünün en arkasına binmiştim, para pantolonun cebinden oturağı son koltukla minibüsün kaportası arasına düşmüş ve oraya sıkışmış. Paranın düştüğünü orada anladık. Orada göremedik. Çünkü elimi cebime attığımda cebinde para yoktu. Demek ki Çorum’da düşürmüşündür dediler. Minibüsçüye de birisinden ödünç aldım da binme parasını ödedim.

İki gün sonra minibüsçü minibüsün koltuklarını silerken bulmuş ve bana getirdi, dedi. Özür diledi. Kusura bakmayın, hakkınızı helal edin. Çünkü sizin hakkınızda zan yaptım. Madem ki parayı bulamadılar da neden bana ödediler diye düşündüm ve parayı onun için aldım. Bundan dolayı da çok çok özür diliyorum, dedi ve ağladı. Adama, sus ağlama bu parayı sana niçin verdim bak, dedim. Birincisi son derece üzgündün. Hanıma çocuklara ben söz verdim. Şimdi ne olacak bana inanmazlar diye sızlandın. İkincisi de, arastada da yoktan bir dedikoduya sebep olunacak, herkes günahkar olacaktı. Kaybolan para ödenmeyen alacaklar haklı ve şerratlı olan zararlar sadakadır. İşte bunun için verdim. Haydi yolun açık olsun dedim. Sonra o parayı İmam Hatip öğrencilerine verdim. Rabbim bana o paranın yüz mislini iade etti... İşte Esoğlu Mehmet Efendi de bu ihlas ve samimiyetin semeresidir.

Osman R.A., “Allah’a yemin ederim ki, Allah yoluna verdiklerimin bin mislini rabbim rahmeti ile bana iade etmiştir.” R.SAV. de bunu bana müjdeledi ki Hz. Osman R.A. sahabelerden en çok hayır yapan ve cennetle müjdelenen on sahabiden biridir. Kıtlık anında yüklü buğdayı Şam’dan getirip Medine halkına dağıttığı, peygamber mescidini 3 kez genişlettiğini, Rume kuyusunu 70 bin altına satın alıp Medine halkının emrine bedava verdiğini bilmeyen yoktur, diyerek rahmetli Esoğlu üstad bana bunları anlattı.

(SÜRECEK)