Hele hele ağır ceza reisliğinden emekli hakim Abdullah Battal abimiz numune-i timsal örnek bir insandı. Gerçek yaşantısı ile iyi bir müslümdi. Bu asil aileden yakınen tanıdığım Esoğlu’nun torunları Göz Doktoru İhsan Emre ve Hasan Emre bu ailenin her yönüyle asaletini devam ettiriyorlar. Ahlakları, yaşantıları, özellikle yardımseverlikleri, edep ve saygıları ile temayüz etmiş, toplumda yeni olan kişilerdir. Diğer torunları da var ama onları fazla bilmiyorum. Doktor İhsan öğrencim, Hasan efendi hayır ehli bir civanmerttir.

Esoğlu Mehmet efendinin nesli hakkında da cüzi bir bilgi sunduktan sonra bu zatı muhteremin ihlası ve samimiyetine dair örnek davranışlarından birkaçını arzedeyim:

Esoğlu Mehmet Efendi, İslami ve ahlaki kuralları yerinde ve zamanında nasıl yapılması gerektiğinde tereddütsüz yaşardı. Dini gayreti, İslami hamiyeti coşkulu idi. Bir seferinde zamanın Çorum Müftüsü aziz dostum merhum Orhan Çetin Ulu Cami’de vaaz ediyorken, öğle öncesi merkezi sistem bütü camilerde dinleniyor. Ben de Karakeçili Camisindeyim. Oranın İmam Hatibiyim. Ben de bütün vaazları baştan sona dinliyorum. Kendim de zaman zaman aynı sistemle Ulu Cami’de vaaz veriyorum.

Müftü Bey Orhan Çetin, ilim konusunu işliyor ve Kur’an’ın ilk nazil olan ayeti Alak Suresinin birinci ayetinin bulunduğu surenin anlamını verirken, surenin sonunda secde ayeti var. Onu da okudu. Dolayısıyle bu ayeti duyan her müslümanın kadın-erkek secde, yani tilavet okuma secdesi yapması vacip (emir)dir. Bu nedenle Ulu Cami ve tüm vaazı dinleyen camilerdeki cemaatin secde etmesi gerekir. Ben kendi camimde bu secdeyi toplu halde yaptırdım. Fakat herkes bunun farkında olmayabilir. Sorumluluktur. İşte bu vaazı Esoğlu Mehmet Efendi de Ulu Camide dinliyormuş. Müftü efendi secde yapılması gerektiğini kürsüde cemaate söylemeyi unutunca, tabi kürsüden de inince, Esoğlu namaza durulmadan bu hususu Müftü efendiye hatırlatmış. Müftü Orhan Bey tekrar kürsüye çıkıyor, tüm camilerdeki cemaate tilavet secdesi yaptırılmasının ilanını yapıyor. O zaman Çorum’da 60-70 cami var. Hatta vaazları evlerden de dinleyenler bile vardı. Bazı köylerde de vaazlar dinleniyordu. Görünüşte basit gibi görünen bu mesele binlerce kişinin eğer yapılmadıysa secde ile borçlanması demektir ki, bunun da sorumlusu, bu işin görevlileri ve özellikle de bu secde ayetini okuyan vaizdir. Burada Esoğlu Mehmet Efendi konuyu Müftü beye hatırlatmakla binlerce cemaati bu vebalden kurtarmış oluyor.

Bu ne demek, bırakın namazdaki hassasiyeti, adam vaazları bile en ince noktasına kadar dikkatle dinliyor, anlıyor, yaşıyor ve gerektiğinde de uyarıyor. Kimse bu sorumluluktan kurtarılmamızı üzerine almadığı bir anda gayreti diniyyesi coşkulu olanlar bu hassasiyeti gösteriyor. Yoksa, bırakınız imamlarımızı, her cemaat secde ayeti okunduğunda secde edilmesinin farz olduğunu bilirler. Esoğlu Mehmet Efendi her konuda olduğu gibi dinin emir, nehiy ve diğer umdelerinin tatbikinde de hassas bir kişiydi.

YİNE, ESOĞLU MEHMET EFENDİ’DEN BİZZAT DİNLEDİĞİM BİR OLAY:

“EVLADI KAYBOLAN PARANI TAZMİN EDELİM, ÖDEYELİM” HADİSESİ

Esoğlu Mehmet Efendi ifade edildiği gibi kendi değil, gönlü zengin bir kişi idi. Zaman zaman gücü nisbetinde köylü kentli gariban, özelikle öğrencilerden muhtaç olanlara hassaten ayakkabı, mes, elbise gibi giyecğe muhtaç olanlara gizlice yardımcı olur. Borçlu olanlara da mühlet vererek ferahlık sağlardı. Belki bu bakımdan müşterisi boldu. Özellikle kış aylarında alışverişi, ticareti daha da çok olurdu. Bereketsiz çok maldan bereketli az kazanç hayırlıdır, derdi. Yoktan az vermek, vardan çok vermekten daha üstündür, derdi. Yani prensip sahibi ilkeli bir kişiydi. Herkese de bu hali ile örnek olurdu.

(SÜRECEK)