İmam-ı Azam hazretlerinin 1400 sene önceden bizlere işaret ettiği en önemli husus; gerek fert, gerek aile, gerek ulus ve ulusların huzuru, güveni, emniyeti, mutluluğu ancak bilgi ve beceri ile mümkündür. Müslümanların dünya ve ahiret saadetleri dinlerini iyi anlamaktır. Kitabımız Kur’an’ı iyi bilmek ve onun hayat veren kurallarını İHLAS VE SAMİMİYETLE yaşamaları ile mümkündür. Yoksa bu millet kağnı değneği gibi sürünmeye mahkumdur. Çünkü İLİM İLEDİR NİZAMI ALEM, ÇALIŞMA İLEDİR REFAHI ADEM. Amelsiz insan meyvesiz ağaç gibidir. Sadece gölgesi ve odun olan bedeni vardır. Bu da yeterli değildir. Mutlaka ihlas ve samimiyet dediğimiz doğruluk, dürüstlük, bölüşüm, paylaşım, barış, hoşgörü ile bezenmiş bir topluluk olmak şarttır.

İnsanlar R.SAV.in buyurduğu gibi; bir vücut gibidirler. Bir tarağın dişleri gibi eşittirler. İnsanlar ve hayvanlar da can taşırlar. Bu kainatta hepsinin eşit hakları vardır. Bunu temin etmek, herkesin birinci görevidir. Her gün yüzlerce insan ölüyor. Hiçbir ölen geri gelmiyor. Hiç kimse bundan ibret almıyor. Irmakların denize aktığı gibi insanlar da mezar boğazından ahiret okyanusuna akıyor. Hiç kimsenin yaptığı asla ve asla yanına kar kalmayacaktır. Bunun aksi zulümdür. Bu ise Allah’ın şanına yakışmaz. Bunun bilinmesi ve ona göre herkesin gözünün önüne bakarak yürümesi yarttır. Mezar taşları bize bunları haykırıyor.

Dünyaya sığmayanların iki metrelik çukura nasıl sığdıklarını, eriyip aktıklarını haber veriyor. Sağlığına güvenme hastalık var. Güzelliğine güvenme bir sivilce yok eder. Köşküne dayanma bir kıvılcım yok eder. Varlığına güvenme mirasçılara kalır ama imanına, ameline, hayrına, hasenatına, ihlas ve samimiyetine, sağlam ibadetine, doğruluk ve dürüstlüğüne güven. Çünkü seninle mezara ancak bunlar girer. Oğlun, kızın, malın, mülkün hepsi burada. Eşin, dostun hatta evladın bile seni unutur. Senede zor şer bir veya iki kez mezarını ziyaret ederse eder. Hiç kimse kendisinin öleceğine sanki inanmaz gii davranıyor. Bunların hepsi bizleri uyaran etkenlerdir. İmam-ı Azam hazretleri “Kur’an’ın manası ile yaşayın, dünya huzur, ahirette sükun bulursunuz” derken bütün bunları bize anlatmış oluyor. Ne mutlu okuyana, okuduğunu anlayana, anladığı ile fiilen yaşayanlara. Allah’ın rahmeti insanların hürmeti kesindir onlara diyoruz.

*

SAKAL ÜZERİNE BİR TESBİT

İhlasın bir anlamı da gösterişten uzak, sade olmaktır. Çünkü ihlassız amel danesiz buğday başağına benzer. Sadece şekli vardır. Özden yoksundur. Olgun, kültürlü, bilgili, ağır, kamil, saygılı ve sayan insanın en belirgin özelliği gerek şeklen ve gerekse kalben ve fiilen tüm hal ve hareketleri samimi olmaktır. Dinde bunun adı ihlastır. İhlas ve samimiyet dürüst davranış öyle bir giysidir ki, insanın hem bedenini hem de ruhunu örter. Yaşamı bütün yönleri ile kapsar. Hayatında samimi yaşantılar sergileyen insanla toplum içinde bir abide gibi görünürler. Yüce Allah’ın da korumasındadırlar.

Peki, insanın saçında, sakalında da bir samimiyet ölçüsü var mıdır. Elbette ki hayatta ölçüsüz bir iş yoktur. Çünkü dünya nizamı, fiziki, doğal, sosyal, ekonomik vs gibi bütün hususlarda ölçü esas olduğu gibi dini yaşantımızda da bu ölçüleri –kuralları- görürüz. Saç ve sakal huusunda bazı islami mezhepler sakal zaruridir deseler de, genelde eksin olan R.SAV.in sünneti olmasıdır. Saç, sakal ve kıyafetle ilgili tesettür, mahrem yerlerin kapatılması hariç saç ve sakalla ilgili ilahi bir yasak ayet yoktur. R.SAV.in bir tavsiyesi vardır. Bıyıklarınızı kesin, sakalınızı ölçülü olarak uzatınız (en çok bir avuç dolusu kadar) tavsiyesidir.

(SÜRECEK)