Siz de halkın iradesi ile değil, hile ile kurulan bir idarenin son halkasısınız. Ehil ve ehliyeti yetkisi olmayan bir sözde yöneticinin çıkarlarına alet etmek için beni bu yüce makama atama yetkisi yoktur. Halkın iradesi ile başa gelmeyenlerin kimseyi yetkili kılmaya yetkisi yoktur.” (İmam-ı Azam)

İmam-ı Azam’ın bu sözleri Halife Mansur’a aynen iletildi. Şiddet ve hiddete kapılan halife olan Hz. İmama yüz deynek vurun dedi ve vurdular. İmam-ı Azam aygın bir vaziyette idi. Zindana attırdı. Kırbaç cezaları tekrarlandı. Neticede Hz. imam 70 yaşlarında Bağdat zindanlarında şehit edildi.

İslam’ın ilk demokrasi şehidi Hz. Hüseyin’dir ve İmam-ı Azam da bu yolda şehit edilmiştir. Bazı kişiler demokrasi uğruna Abbasi yöneticileri ile tam mücadele etmediği gerekçesi ile Hz. İmamı eleştirmişlerdir. Fakat bu işin sonunda binlerce müslümanın kanı söz konusudur. İslam’da en büyük günah şirk, Allah’a eş koşmak, ikincisi kandır, katilliktir. Haksız yere adam öldürmektir. Bunun için Hz. İmam mücadele yolunu seçmemiş, bedelini de canı ile ödemiş. Ama kıyamete kadar hakkın rahmetini, halkın sevgi ve itibarını kazanmıştır.

Şimdi İmam-ı Azam’ın kimliği ve demokrasi ile ilgili durumuna bir nokta değindikten sonra onun Hz. İmam’ın yaşadığı bir olayı arzediyorum.

Bu büyük dava adamı bir gün Küfe’den Basra’ya doğru yolculuk yaparken yolu üzerinde bir köye uğruyor. Köylüler, civar köyler ve yakın çevrelerden gelen hafızlar için yarışma yapılıyor. Sesi en güzel ve en gür olan hafızı en büyük camiye imam yapacaklar. Böylece baş hafız seçilmiş olacak. Bu kalabalığın nedeni budur diyorlar. Bu duruma Hz. İmam çok üzülüyor. Ses insana huşu verir ama huzur vermez. Keşke Kur’an’ın insanlığa verdiği mesaj olan Kur’an’ın anlamına dair bir yarışma olsaydı deyip, Ebu Hanife hazretleri hafızların yanına geliyor ve onlara çıkışıyor. “Yazıklar olsun size. Sesi güzel çıkıp, sedası köyü kaplayan, edası, şekli ile halka şirin görünmek amacındasınız. Halbuki, Kur’an insanlara hava atmak için değil insanları bilgisi, görgüsü ve yaşantısı ile göklere çıkarmak için indirilmiş ilahi ve eşsiz bir kitaptır. Yemin ederim ki bu şekilcilikten kurtulmadıkça, ilmiyle, ameliyle ihlas ve samimiyeti ile kalbi yüksek olanı seçmedikçe müslümanlar Kur’an’ın anlamını bilip ve ona göre yaşamadıkça yolunuzu bulamayacaksınız. İlmin değeri en yüksektir. Uğultulu rüzgarlar meyve olacak tomurcukları döker. Kur’an’ın lafzı ile beraber mutlaka manasını öğrenmeli ve halka da öğretmelisiniz ve onunla yaşamalısınız. Allah sizden şekil değil öz istiyor” diyerek oradaki yarışmacılara öğüt veriyor.

Ne yazık ki Hz. İmam’ın bugün bile din görevlilerinin sonra müslümanların en önemli sorunu, Kur’an’ın manası, anlamını bilmeyişleri ve yüce Kur’an’ı şekilden, sözden, sesten ibaret sanmalarıdır.

Bu sözleri ciddiye almayan o zamanki hafızlar Hz. İmam’ı tersleyip, git baba işine diyerek oradan kovuyorlar. Aradan uzun zaman geçiyor. O hafızlık ses yarışmasında birinci gelen hafız Halife Mansur’un saray imamı olmalı ki İmam-ı Azam’ı kırbaçlayan gelen grubun arasında, şimdi saray imamı, zamanında köyde yapılan Kur’an ses yarışmasında Hz. İmam-ı Azam’ı oradan itekleyerek kovan imamı orada görüyor ve tanıyor. Ona şu sözleri söylüyor: “Ey oğul, hatırlar mısın, zamanında size söylemiştim. Sesinizi değil, ilminizi, irfanınızı, bilginizi yükseltmek için sınava girin demiştim. Eğer benim dediğimi yapıp Kur’an’ın sadece lafzı sözleri değil de ince manalarına varıncaya kadar öğrenseydiniz şimdi bu asi gurubun içinde olmayacaktınız. Hiçbir horoz ebedi ötemez. Bir gün sesi kesilir. Ama ilim ölmez, ebedidir. Anladın mı şimdi,” der.           

(SÜRECEK)