Zalim, şehvetperest olan Feridun’un bu işten vazgeçmeyeceğini anlayan saray yöneticileri şöyle bir kumpas, tuzak kuruyorlar; Bir ferman hazırlıyorlar, buna göre marangozu saraya çağırıyorlar, yapamayacağı bir iş teklif ediyorlar. Padişahımızın emri 24 saat içinde 24 tane ceviz veya öd ağacı ki sert ve katı bir ağaç cinsi, sedef ve gümüş kakmalı işlemeli sandık yapacaksın. 24 saat sonra teslim edeceksin. Yoksa kellen gider, diye yazılmış, zalim Feridun tarafından imzalanmış fermanı marangoza teslim ediyorlar. Marangoz bunun mümkün olmayacağını, bu özellikteki bir sandığı bile bir günde değil, bir ayda ancak yapabileceğini, bana ehil marangozlardan ayrıca 10 tane de yardımcı marangoz vermelisiniz, dediyse de maksat üzüm yemek değil bağcıyı dövmek, keşke dövmek olsa bağcıyı öldürmek olduğunu zavallı marangoz anlıyor. Anlıyor ama, ölümden kurtuluş yok. Boynu bükük gönlü kırık çarnaçar bir halde evine geliyor. Olanları güzelliği dillere destan, sadık, edepli, faziletli olan ve çok sevdiği eşine anlatıyor. Hakkını helal et, 24 saat sonra mahşerde buluşmak üzere Allah’a emanet ol, diyor. Kadıncağız, eşine, teselli için, anlaşılıyor ki bu işin içinde bir tuzak var. Bu tuzağı bozacak da elimizde bir güç yok. Ama çaresizliğin çaresi, mazlumların hamisi, koruyucusu, zalimlerin gaddarların, cebbarların cezasını anında verecek, sonsuz kudret sahibi Hz. Allah vardır. O ki, tuzak kuranların tuzaklarını başlarına geçiren; “Ve mekeruu ve mekerallah vallahü hayrül makirin” Enfal suresi 30. ayet.

Hatun eşine; söyle bana, sen şimdiye kadar kimseye zulmettin mi? Hayır, biliyorsun ki ben kendi halince yaşayan, tavuğa kışt, kediye pist demeyen birisiyim. Sen de buna şahitsin, diyor. Öyle ise üzülme. Metanetini yitirme. Allah’a dayan, ona güven, başka çaremiz yoktur. Yüce Allah bir çıkış yolu ihsan eder. Gün doğmadan neler doğar. Sen eline keserini al, sandığın birini olsun yapmaya başla ve bunu inanarak yap. Bitirmen zaten mümkün değil. Ölürsen de Allah yolunda masum, suçsuz olarak zalimin elinde öl. İnancım odur ki, rabbimin yardımı yetişecektir, diyor ve hem söylüyor hem de ağlıyorar. Dua ediyorlar. Sabah oluy. Şafak atıyorken, şiddetli bir şekilde kapı çalınıyor. Marangoz, hanım, işte geldiler, hakkını helal et. Cennette buluşmak üzere Allahaısmarladık, deyip kapıyı titreyerek açıyor. Ben sandıklar ıyapamadım. Allah’ın mülkünden de bir yere kaçamadım. Buyurun beni götürün diyorken, gelen zaptiyeler, yahu usta, ne ölümünden bahsediyorsun, ne sandığı, padişah bu gece yarısı aniden kalp krizi geçirmiş ve ölmüş. Memleketin en usta marangozu olarak tez elden şatafatlı süslü bir tabut yapman emredildi. Padişah bugün toprağa verilecek.

Sandık olayından haberi olmayan zaptiyeler, tabutu hemen yap götüreceğiz deyiveriyorlar. Bu yeni şahın emridir. Acele et, ecele gitme diye de tembih ediyorlar. Geniş zamanlarında Allah’ı unutmayanları dar zamanlarında Allah onların yardımına yetişir. Bu olay 1500, belki 2000 sene öncesinden olmuş bir olaydır ki, dillere destan günümüze kadar hikmetli ve ibretli olarak gelmiş, kitap sayfalarına yazılmıştır. Ne mutlu ibret alana, müjdeler olsun içten, yürekten ihlasv e samimiyetle Allah’a teslim olanlara. Zalimler için yaşasın cehennem.

(SÜRECEK)