İşte Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri böyle bir faziletli kişinin edebinden çıkmıştır. Bazı insanlar doğuştan velidir. Abdülkadir Geylani de böyle ulu, doğuştan keramet ehlidir. Ama o bunun farkında değildir. İşte bu gibi duayen insanlar her devirde her zaman mevcuttur. Bunlar insan olan meleklerdir. Yani melekleşmiş insanlardır. Duaları makbul, arzuları Allah’ın rızasıdır. Onlar cehennem korkusu için değil, cennet ümidiyle değil, sırf Allah’ın rızası için yaşarlar.

R.SAV. mübarek bir sözlerinde, “yeryüzünde dilsiz hayvanlar, masum bebeler, yaşlı ihtiyarlar, halis muhlis evliyalar olmasaydı, insanların isyanları ve nankörlükleri nedeni ile onları yaşatmazdı. Allah masumun ve Allah korkusundan dolayı gözlerden akan yaşlara dayanamaz, onların duaları asla geri çevrilmez” buyurmuştur.

*

İRAN HÜKÜMDARLARINDAN ZALİM ŞAHİNŞAH FERİDUN’UN, ÜSTÜN SANATKAR SANDIK USTASI MARANGOZUN OLAYI VE ZULMÜNÜN İBRETLİ CEZASI...

İhlas ve samimiyetle ilgili olan bugüne kadar anlattığımız olaylarda niyetide halis, temiz, o niyete dayalı ameli işi de temiz olan salih değerli kişilerin hem niyetleri ve hem de güzel hareketlerinin daha bu dünyada iken mükafatını, karşılığını mutlaka göreceğini belgeleyen ibretli yaşanmış olaylardan denizde damla sunduk. Bugünkü yazımızda ise mazlumun ihlasının, zalimin de zulmünün sonunu anlatan ilginç bir olay sunacağım.

Yazımızın sonunda da konunun önemi ile ilgili uyarıcı bilgiler sunacağım. Olayın anlatımına geçmeden önce bir hususu bilmemiz gerekir ki, o da şudur: Masum; suçsuz, günahsız insana yapılan haksızlığa zulüm, yapana da zalim denir. Zulmün dinlisi dinsizi olmaz. Zulüm kime yapılırsa yapılsın, Allah onu cezasız bırakmaz. Adalet de öyledir zaten, hak ve adaletin zıddına zulüm ve haksızlık denir. Yani, zalimin müslümanı, gayrimüslimi yoktur. Kötülüğü kim yaparsa yapsın, kime yapılırsa yapılsın hepsi zulüm ve günahtır. Bunun inançla, imanla telifi ilişkilendirilmesi mümkün değildir. Yani senin hırsızın kötü, benim hırsızım iyi demek nasıl yanlışsa, yapılan zulüm ve haksızlıklar da öyledir. Güzel herkese güzel, çirkin ve kötü her yerde kötüdür.

Şimdi geldik masumun ihlas ve samimiyetini, zalimin zulmüne cezasını belgeleyen olayımıza...

Bu olay İran tarihinde geçmiş zamanda olmuş, İran’ın meşhur destan yazarı Firdevsi’nin eserinde mevcut olup, şark klasik kitaplarının birçoğunda mevcut olan İslam alimleri tarafından da aleme ibret için bizim menkıbe kitaplarımızda nakledilmiştir. Hocalarımız da bu olayı kürsülerde anlatırlar.

Osmanlı’nın sonlarında ve Cumhuriyetimizin ilk yıllarında yetişmiş İstanbul ulemasından merhum Muzaffer Azak hocamızın yazdığı İrşad adındaki eserinin 2. cilt, 321-322. sayfalarında kayıtlıdır. İran büyük şairi Firdevsi’nin şahname adlı manzum şiir eserinde de şah zalim Feridun geniş şekilde anlatılmaktadır. Olay şudur:

anlatıldığına göre; İran’ın eski şehinşahlarından Şah Feridun son derece zalim, gaddar, nefsinin esiri birisi, aynı zamanda şehvet düşkünü imiş. Bir gün bir bahçede hesna ve müstesna güzellikte, eşine az rastlanan bir hanım görüyor. Şeytan bu ya, kadına tutuluyor. Aşık oluyor. Vezirine kizirine bu kadının kendine getirilmesini emrediyor. Muhasipleri vezirleri bunun çok zor bir iş olduğunu, bu işten vazgeçmesini tavsiye etseler de dinlemiyor. Vezirleri, şahım bu kadın evli, aynı zamanda çok ünlü sanat eserleri yapan, bütün eşrafın mobilya işlerini yapan ünlü birisinin eşi. Bu olay memlekette duyulursa, düşmanlarınızın eline koz vermiş olursunuz. Bu size yakışmaz. Sonra rezil olursunuz, deseler de, bunun bir çaresini bulun, kadını kocasından ayırın, gerekirse eşini tuzak kurarak öldürün, diyor.

(SÜRECEK)