ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİNDEN YAŞANMIŞ BİR OLAY

Hakkı Bilal abiyi anlatırken yeri geldi; zamanın en büyük kanaat önderlerinden olan keramet ehli, alim ve zahit bir kişi olan İbrahim Hakkı hazretlerinin iki oğlu ile ilgili kısa bir anekdot anlatmıştım. Şimdi marifetname sahibi olan bu duayen mübarekle ilgili bir ibretli olayı arzetmek isterim.

Aslında insanların fiziki, sosyolojik ve özellikle de psikolojik hallerini anlamada bilgi sahibi olmak isteyen, tek cilt halinde 750 sayfa, 4 cilt halinde yayınlanan Marifetname adlı eserin mutlaka okunması gerekir. Böylece İbrahim Hakkı hazretleri iyi anlaşılmış olur.

Olayına gelince, olay şudur;

“Ah be yavrum, bir testiye bir adamı öldürttün.”

(Ehlüllahtan Fakirullah hazretleri)

Maneviyat bahçesi Evliyaullah sözleri Arifler Sofrası adlı eserde 56-57. sayfalarda anlatılır.

İslam Türk büyüklerinden Marifetname sahibi İbrahim Hakkı hazretlerini babası on uçok küçük, çocuk yaşında iken sanıyorum Siirt Evliyalarından zamanın kutbu olarak bilinen İsmail Fakirullah hazretlerinin terbiyesine veriyorlar. İbraim Hakkı, Fakirullah hazretlerinin yanınd ahem okuyor, hem marifet, edep, ahlak öğreniyor ve hem de hazrete hizmet ediyor.

Fakirullah hazretleri, bir gün küçük İbrahim’e (10-12 yaşlarında) oğlum, şu testiyi al, çeşmeden doldur da taze taze bir pınar suyu içelim, diyerek çocuğu suya gönderiyor. Küçük İbrahim çeşmeye varıyor. Tam testisini doldurmak üzere çeşmesinin kurnasına tutarken, o zaman asker, bir yeniçeri sipahisi atı ile oraya geliyor. Atını sulayacak, atını yıkayacak. Ufacık çocuğu elbisesinden çekerek, çekil oradan görmüyor musun ben geldim, diyor. Çocuk yere, çamura yıkılıyor. Elindeki testiyi sebepsiz yere atarak kırıyor.

Minicik çocuk İbrahim ağlaya ağlaya eli boş olarak Fakirullah hazretlerinin yanına geliyor. Gözleri iki pınar, iki çeşme yaş döküyor. Fakirullah hazretleri çocuğu teselli edip bşını okşuyor ve söyle yavrum, ne oldu ki seni ağlatan nedir, deyince İbrahim Hakkı olayı anlatınca peki oğlum sana bu işi yapana hiçbir karşılık verme, hiçbir laf söylemedin mi, itiraz etmedin mi. Hayır efendim. Hiçbir şey söylemedim. Yüzüne masum masum baktım. Onu Allah’a havale ettim, diye düşündüm, dedi. Peki o asker şimdi orada mı? Herhalde atını yıkayacak galiba, deyince, “Oğlum koş oraya, o kişiye çirkin bir söz söyle ve oradan kaç” dedi. O anda orada mecliste bulunanlar bu duruma bir mana verememişler, İbrahim Hakkı kendisini döven, testisini kıran kişiye bir kötü söz söylemek için koşarak çeşmeye gidiyor. Bakıyor ki yeniçeri askeri atını tımar ediyor ve sabunlu su ile yıkıyor. Çocuk hiçbir kötü söz söylemeden geri dönüyor. Fakirullah hazretleri soruyor. Efendim aklıma hiçbir kötü söz gelmedi, söyleyemedim, diyor.

Fakirullah efendi, çocuğa koş geri git, adama hakaret edecek bir kelime söyle. Koş git, diye emir veriyor. İbrahim Hakkı koşarak çeşmeye varıyor. Bir de ne görsün, sipahi kafası parçalanmış halde yerde yatıyor. İnsanlar başına toplanmışlar, ah vah ediyorlar. Olay atını yıkayan sipahi o anda at ürküyor, attığı bir tekme yere eğilmiş olan sipahinin başına isabet ediyor ve adam ölüyor. Olayı bu vaziyette gören çocuk İbrahim Hakkı geri evine dönüyor. Olayı Fakirullah efendiye anlatıyor. Fakirullah hazretleri çocuğa, “Ah oğlum sana hakaret eden adama neden bir kötü sözle mukabele etmedin. Kırılan bir testi için bir adamın ölümüne sebep oldun.”

Mecliste bulunanlar efendimiz biz bu olaydan bir şey anlamadık dediler. Hazret şu cevabı verdi; “Bir zalim bir mazlumu ağlatınca, mazlum zalime mukabele etmez, onu Allah’a havale ederse, Allah mazlumun zararına dayanamaz ve zalimde mazlumun ahını koymaz.” Küçük Hakkı yeniçeri testisini kırınca ona bağırıp çağırsaydı, onun hareketine karşılık vermiş olurdu. Kendi aradan çıktı. İşi ulu Allah’a havale etti. Allah mutlak adildir. Zulmün cezası ahirete kalmaz. O kişi de cezasınhı çekti. Onun da eceli oradaymış, dedi.

(SÜRECEK)