İyi niyet-halis, saf, temiz düşünce, esastır

Bütün iyiliklerin, güzelliklerin, ahlak ve faziletli yaşantıların temeli ihlas ve samimiyettir. İhlasın da, samimiyetin de temeli, özü, esası ise temiz ve iyi niyettir. Kötü niyete dayalı hiçbir işte hayır yoktur. Ameller niyetlere bağlıdır. İbadetler muameleler, ikili ve çoklu ilişkilerde niyet, amaç şarttır. Niyetin özü kalptir. Zihinde, kalpte, gönülden karar vermektir. Söz ile niyetin ifadesi ise tasdik, imza ve mühürdür. Adalet sarayının padişahı olan Hz. Ömer R.A. ayet derecesinde kuvvetli, en az bin kişinin bildirdiği mutevatir (doğruluğunda asla şüphe olmayan) ve en güçlü Hz. Muhammed SAV.in sözü ve eylemi demek olan bir hadisi şerifi Hz. Muhammed SAV.den şöyle naklederek niyetin önemini arzediyor.

R.SAV. buyurdu ki; “Ameller, niyetlere bağlıdır. Her iş bir düşünce sonunda yapılır. Niyet kişileri bağlar. Müminin niyeti amelinden hayırlıdır. Çünkü amele, işe, harekete riya gösteriş girebilir. Ama niyete, zihindeki düşünceye hile giremez” buyurdular ve şu ilginç yaşanmış belgeli olayı anlattılar:

*

Herkes kısmetini niyeti ile bulur. R.SAV.in (hicreti Mekke’den Medine’ye gelişinde) birçok Müslüman Mekkeli de R.SAV.den sonra Medine’ye hareket ettiler. Bütün varlıklarını, akrabalarını, evlatlarını, ana-babalarını Mekke’de bıraktılar. Aç-bi ilaç meteliksiz olarak Medine’ye R.SAV.in yanına göç ettiler. Gerçek muhacir oldular. Bu muhacirlerin içinde bir kişi var idi: Bu zatın dillere destan güzellikte bir kızı vardı. Bu kızcağız Mekke’de bir gençle aşık olup anlaşmışlardı. Kızın babası Mekke’den Medine’ye hicret ederken kızını da yanında götürmüş, dolayısı ile sevgili gençler ayrı düşmüşlerdi. Mekke’de kalan aşık delikanlı belki kendi babasının rızasını almadan maksadı sevgilisi olan hanım kıza kavuşmak niyeti ile Mekke’den Medine’ye 500 km. O zaman yol iz yok, yalınayak baş açık Medine’nin yolunu tuttu ve uzun zaman ve çok yorucu bir yolculuktan sonra ayakları kızgın ve keskin kayalıklardan yüzüldüğü için kan revan içerisinde Medine’ye geldi. Sordu, soruşturdu, öğrendi ki, sevdiği kıza ulaşmanın tek yolu R.SAV.in huzuruna girmek, içinden değilse bile R.SAV.in huzurunda Müslüman olmak, (olmuş gibi görünmek) ve böylece R.SAV.in yardımı ile sevgilisine kavuşmaktı. Asıl niyeti bu idi. Bu düşünce ile R.SAV.in mescidine bir namaz vakti gitti. R.SAV. camisinin mihrabında (namaz kıldırdığı, imam yeri) cami cemaatine hitap ediyordu. Bu genç, camiye girdi. Mihraptaki Hz. Muhammed SAV.in yanına vardı. Selam verdi. Resulüllahın dizinin dibine oturdu. Esas maksadını gizleyerek sırf Müslüman olmak için Mekke’den Medine’ye hicret ettiğini anlattı. Cebrail A.S., R.SAV.e işin aslını vahiy ile bildirmişti.

R.SAV. gence hicret etmesinin sebebinin Müslüman olmak için değil, aşık olduğu kıza ulaşmak için olduğunu bildirdi. Kimsenin bilmediği bu gizli aşkı R.SAV.in gence mucize (fizik ötesi bilgi sahibi olmak) olayı anlatması, gencin sahte niyetini terk edip iyi niyetle iman etmesine sebep oldu ve genç gerçek manada iman ederek Müslüman oldu.

Bunun üzerine R.SAV. gencin aşık olduğu kızın muhacir babasını çağırdı ve olayı ona da anlattı. Kızınızı Allah bu gence nasip etmiş. Bizler de münasip gördük. Kızına sor, isterse bunların nikâhını kıyalım, buyurdu. Kızın babası kazını çağırdı, kız duruma vakıf oldu, zaten arzu ve isteği vardı ve neticede nikâhları kıyıldı. Bunun üzerine R.SAV. niyetle ilgili ayet gibi güçlü olan niyet hadisini irad buyurdular:

“Ve kim neye niyet ederse ona ulaşır. Çabası sebeptir. Kısmet bir denizdir. Niyetler de nehirdir. Irmağın denize ulaştığı gibi kısmet varsa çabalar kişiyi niyetine ulaştırır.”

İhlas ve samimiyete dayanan niyetler mükâfat-ödül, kötü niyete sahip olanlar ise zarara müptela olurlar. Bu arada bu genç iyi niyet taşısaydı yine arzusuna kavuşacak, ihlas ve samimiyetinin karşılığını yine alacaktı. R.SAV.in olaya dahil olması genci hidayete ulaştırdı. Sevgilisine kavuşturdu. Kaderde kısmette ne varsa insanların çabası o kimseyi o nasibe ulaştırır. Temiz bir niyetle ihlaslı, samimiyetli bir eylem kişileri muratlarına ulaştırır.

Demek ki kötü niyetli, art düşünceli hareketler insanı hedefinden uzaklaştırır. Halis niyetler ve ihlaslı ameller zor olmakla beraber kişileri menzillerine arzularına mutlaka kavuşturur.

“KÖTÜ NİYETLİ DAVRANIŞLAR NASİBİ ENGELLERKEN, İYİ NİYETLİ HALİS HAREKETLER MIKNATIS GİBİ RIZKI ÇEKER”

*

-HIRSIZIN NASİBİ-

Güzel düşünceler, halis-temiz iyi niyetler, her türlü başarının, özellikle de rızkın, kazancın lokomotifi, hatta mıknatısıdır derler. Çok doğru söylenmiş bir sözdür. Bütün efal-fiillerimizin ve hareketimizin temeli iyi de kötü de olsa zihinde gelişen, kalpte gönülde şekillenen niyetlerdir. Kötü niyetten ihlaslı amel çıkmaz. İyi niyetli faaliyetlerden asla zarar gelmez.

Bütün bunlara rağmen nasip (taksim edilmiş ilahi hisse) denen bir gerçek vardır. Hani ne derler; “nasipte ne var ise kaşıkta o çıkar” Elbette ki nasipte var olmak yeterli değildir. Kaderde olanı elde etmek çaba sebebine bağlıdır. Ayağının altında hazine olsa, eline kazmayı almadan, yere vurmadan hazineye ulaşman mümkün değildir. İlla ki çalışma şarttır.

Menakıp, yaşanmış üstün olaylar kitaplarında nakledilen hatta zayıf yolla da olsa hadisi şerif olarak nakledilen nasiple ilgili halis niyet ve samimi düşünceyi esas alan kötü niyeti reddeden bir hadise R.SAV. zamanında oluyor.

(SÜRECEK)