Bir müddet sonra Hz. İbrahim’e bir çocuğumuzun olmasını ister misin diyor. O da evet, deyince, ikinci bir hanım olan ve kendi hizmetini yapan Arap asıllı Hz. Hacer’i Hz. İbrahim’le evlendiriyor. Aradan bir müddet geçmesine rağmen Hz. Hacer’den de çocuk olmayınca, Hz. İbrahim Saffat Suresi 100-113. ayetlerinde ifade edildiği üzere Hz. İbrahim Ulu Allah’a dua ediyor; “Bana bir erkek çocuk verirsen onu senin uğruna kurban edeceğim” diye adak yapıyor. (Saffat 100. Ayet)

Hz. İbrahim’in bu duasını yüce Allah kabul buyurup hanımı Hz. Hacer’den bir oğlan çocuğu veriyor. Adını da İsmail koyuyor. Hz. Hacer Arap asıllı, Hz. Peygamber Muhammed Mustafa SAV. efendimiz, Hz. İsmail’in soyundan, dolayısı ile Hz. İbrahim ve Hz. İsmail, Hz. Muhammed SAV.in en son dedeleri oluyorlar. (Konunun gereği bazen yeri geldikçe kronolojik tarihsel ve biyografik kişisel bilgiler de sunuyoruz.) Bu arada Hz. İbrahim Kufur dağlarından Şam’ hicret etti. (Hz. İsmail, babası ile yanında yürüyecek, onunla dolaşacak çağa 11-12 yaşlarına ulaştı) Saffat 101. ayet. Bu arada Hz. İbrahim’e rüyada ilham hali ile hakka olan vaadini nezir adağını yani ‘yarabbi bana bir erkek çocuğu verirsen onu senin için kurban edeceğim’ sözünü birkaç gece rüyasında hatırlattı. (Saffat 102. Ayet) Hz. İbrahim de bunu baştan sona oğluna anlattı. Ha, bu arada Hz. İbrahim A.S.in büyük eşi Hz. Sara, aklını değiştirdi. Hz. İsmail’i çekemedi, Hz. Hacer’le birlikte bunları buradan götür diye ısrar edince, Hz. İbrahim Allah’ın emri ile Mekke’ye yol geçmez, kervan geçmez, susuz Arabistan çöllerini geçerek Mekke’ye götürdü. Tabi ki Hz. İsmail’in doğumunun ilk yıllarında oldu.

Hz. İbrahim Şam’dan zaman zaman Mekke’ye gider, oğlu İsmail ile anası Hacer’i ziyaret ediyordu. İşte bu rüya olayı böyle bir zamanda oldu. Hz. İbrahim’e Hz. Allah adağını hatırlatıp Hz. İbrahim durumu oğlu İsmail’e arzedince, Hz. İsmail tereddüt etmeden “Babacığım, emrolunduğun işi yap. İnşaallah beni sabredicilerden bulacaksın” dedi. (Saffat 102. ayet)

İşte bu andan itibaren Hz. İbrahim sadakati, Allah’a olan imanı ve Hz. İsmail’in ihlas ve samimiyeti tes ediliyordu. Söz vermek kolay ama onu yerine getirmek zordur. Hele oğlunu kurban etmekse bunun zorluğu ölçülemez. Son derce de büyük bir sınav.

Hz. İbrahim, oğlu İsmail’den kurban edilme okeyini alınca, yüreği kor gibi yanıyor, olay İsmail’in annesi Hacer’e söylenmiyor. O ferasetli ana, onların endişelerinden sıkıntıyı hissediyor ama olayın ne olduğunu bilmiyor. Kurban Bayramının arefesinde, Hz. İbrahim hanımı Hz. Hacer’e İsmail’i güzelce yıka, temizle, süsle, güzel kokular sür. Onu Mekke yakınındaki (5 km) Mina’ya götüreceğim, dedi. Hz. Hacer’in yüreğine kor düştü. Ama emir büyük yerden gelirse teslimiyet en iyi çare, sabır en keskin ilaçtır. Bu çetin bir sınavdır. Buna ancak peygamberler dayanabilir. Bu iş hiçbir kişinin harcı, dayanabileceği bir olay değildir. Ama bir hususu Allah emretmişse o derdin dermanını, o problemin çözümünü, o hastalığın şifasını, o külfetin nimetini de mutlaka verecektir.

Durum bu halde iken Allah’ın emrine boyun eğerek Hz. İbrahim oğlu Hz. İsmail’i yanına alarak kınalı biricik kuzusunu emredilen yer olan Mekke’ye 5 km mesafede olan Mina mevkii ki, şimdi hacıların şeytan taşladığı ve kurban kestiği yere götürüyor. Şeytan bütün gücü ile Hz. Hacer’i ve eşi Hz. İbrahim’i Allah’a isyan yolunda hileli sözlerle kandırmaya çalışıyor. Fakat peygamber için Allah’a isyam mümkün değildir. İbrahim A.S. oğlu İsmail’i Mina’ya kurban etmek üzere getiriyor. Bu arada Hz. Hacer’den bir netice alamayan azılı şeytanlar, Hz. İbrahim’e ayrı, Hz. İsmail’e ayrı iğva, kandırıcı sözlerle onları kandırmaya çalışıyorlar. Bir İbrahim’e, bir İsmail’i koşup şeytanlıklarını sergiliyorlar. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail onları taşlarla kovalıyorlar ve defetmeye çalışıyorlar. Hac’da Mina’da şeytan taşlama olayı buradan kalıyor.

(SÜRECEK)