-Kendi dinamikleriyle değişimi yaşayamamış, kendi dinamiklerini kullanmaya fırsat bulamamış bir toplum,..
-Mezhep ve etnik çatışmalarla bölünmeye, parçalanmaya mahkûm edilmiş bir toplum...
-Siyasi iradesini küresel güçlere teslim etmiş, itiraz edenleri devlet düşmanı ilan etmiş liderlerin yönettiği bir toplum...
Yani 57 devletten oluşan 1,5 milyarlık İslam dünyası...
***
Önce şu soruları bir soralım:
-İslam ülkeleri neden emperyal güçlerin baskısından kurtulamıyor?
-İslam dünyasının liderleri neden Batı liderlerinin ağzına bakıyor?
-İçinde Türkiye'nin de bulunduğu 57 İslam devletinin oluşturduğu, 1969 yılında kurulmuş olan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) BM'de neden hiçbir yaptırımı yoktur?
-Dünya petrollerinin % 70'inin bulunduğu coğrafyada, 22 Arap devletinin oluşturduğu, 1945 yılında kurulmuş olan Arap Birliği Teşkilatı'nın BM'de neden hiçbir ağırlığı yoktur?
Ve İslam dünyası neden birbirini katlediyor ya da katlettiriliyor?
Nitekim bugün bile İslam elbisesi giydirilmiş ve de İslam adına savaştığını sanan örgütler, ellerine tutuşturulan silahlarla Batı'nın cellatlığını yapmakta...
***
Devam edelim:
-İslam ülkeleri neden bilim üreten değil, tüketen bir toplumdur?
-1,5 milyarlık İslam dünyası, neden yalnız üç Nobel Bilim Ödülü alabilmiştir?
Ki, bunlar; 1979-Fizik dalında Pakistanlı Prof. Abdus Salam, 1999-Kimya dalında Mısırlı Prof. Ahmed Zevail, 2015-Kimyâ dalında Türkiyeli Prof Aziz Sancar idi.
Kaldı ki bu bilim adamları da kendi ülkelerinde değil, ancak Batı'da özellikle ABD'de akademik çalışmalarıyla bu ödülü alabilmişlerdi.
Yani 1901-2016 arasında tam 115 yılda, 1,5 milyarlık İslam dünyası 12 Nobel Ödülü almıştı, bunun sadece 3'ü bilim ödülüydü.
Nitekim bu olgu bin yıl önce de görülmüştü. Kitapları batı üniversitelerinde ana ders kitabı olarak okutulan İbn-i Sina, "Bilim ve Sanat takdir edilmediği yerden göç eder" demişti.
Ama tüm dünyadaki nüfusu 14 milyon olan Yahudi'ler, bu süre içinde tam 170 Nobel Ödülü almıştı, bunun 104'ü bilim ödülüydü.
***
Ve Aziz Sancar'ın ifadesiyle; son 500 yılda, 1,5 milyarlık İslam dünyası'nın dünya bilimine hiçbir katkısı olmamıştır.
Özellikle eleketronik, bilgisayar, otomotiv, ilaç, tarım, felsefe, sosyoloji, tarih, dil, hukuk, siyaset gibi alanlarda dünya bilim, kültür ve siyaset hayatına hiçbir katkı sağlamamıştır.
Yalnız üretilen teknolojiyi kullanan 1,5 milyarlık bir tüketim toplumu olmuştur.
Zaten 3 yıl önce zamanın Çevre ve Şehircilik Bakam Erdoğan Bayraktar, Türkiye'den örnekleme yapmış ve "Türkiye Müslüman bir ülke, konum itibari ile biz ara eleman yetiştirebiliriz. Bizden mucit, bilim adamı çıkmaz" demişti.
Sonuçta İslam dünyası gücünü kaybetmiş; ekonomisini, siyasetini başında ABD'nin bulunduğu Batı'ya teslim etmiş, Batı'nın sömürgesi büyük bir pazar olmuştur.
***
Özellikle "Kapitalist Sistem"le "Sosyalist Sistem"in karşı karşıya geldiği soğuk savaş döneminde İslam ülkelerinde:
-Her türlü sosyal uyanış bastırılmış, modernleşme ve aydınlanma çalışmaları baltalanmıştır. Türkiye'de Köy Enstitüleri'nin kapattırılması gibi...
-Bağımsızlık düşünceleri eritilmiş ya da imha edilmiştir. İran'da Musaddık olayı gibi...
-İç dinamikler iğdiş edilerek demokrasinin gelişmesi, inanç eksenli yapılar siyasete eklenerek laikliğin gelişmesi engellenmiştir.
-Bunun için İslam ülkelerinde işbirlikçi yönetimler desteklemiş, işbaşına getirilmiş, yani hem iç siyaset hem dış siyaset küresel güçler tarafından yönlendirilir olmuştur.
***
Ama 1991 'de "Sosyalist Sistem"in dağılması ile bugün:
-Belleklerdeki haçlı seferlerinden ötürü İslam'ın, Batı karşıtlığını besleyen yeni bir olgu olabileceğinden yola çıkarak İslam ülkelerine yeni bir düzen verilmekte...
-Nitekim ne olduğu belli olmayan 11 Eylül'de ikiz kulelerin yıkılmasıyla İslam dünyası yeniden imha ve işgal edilmekte... Afganistan, Irak, Suriye, Mısır, Yemen, Libya, Sudan gibi...
-Ve İslam ülkelerinin işbirlikçi yöneticileri ve de İslam'ı bu politikaların hizmetine sunan cemaat ve cemaat liderleri tarafından yardım ve yataklık yapılmakta...
***
İşte tam 1,5 milyar nüfusu ile Amerikan ve İngiliz politikalarının kölesi yapılan İslam dünyası...
İşte bölünen ve de bölünmeye mahkûm edilen 1,5 milyarlık bir toplum...
Galiba çıkış: Türkiye'nin Kurtuluş savaşındaki gibi anti-emperyal milli bir uyanış, işbirlikçi yöneticilerden kurtuluş ve de güçlü bir dayanışma olsa gerek.