Koronavirüs salgını nedeniyle insanlık, tarihinde az rastlanır bir sınavla karşı karşıyadır. Geçmiş deneyler göstermiştir ki, insanlık bu salgının da akıl ve bilim yoluyla hakkından gelecek, virüse kuşkusuz kelepçe vuracaktır. Bunun için zamana gereksinim vardır. Virüsün insanlığa ne kadar kayıp verdireceğini şu an kestirmek güç. Zira bu kayıp insanların virüsü tanımasıyla, temizlik kurallarına uymasıyla, sosyal ilişkileri sınırlayıp maddi olanakları artırmasıyla doğru orantılıdır.

Bu virüsün bir laboratuvarda üretilerek, bazı güçler tarafından yeryüzüne salındığı yönünde çok sayıda söylem vardır. Bu, olasılık dışı değildir. Ancak mevcut verilere göre elimizde kesin bir belge olmadığından söylem ve kuşkudan öte geçmeyen bu tez şimdilik geçersizdir.

Biz yazımızın konusu gereği, Çinli bilim insanı Gao'nın “Virüs, Vuhan'daki balık pazarında satılan vahşi hayvanlardan kaynaklandı…Yeni virüs türünü tehlikeli yapan şey, hızlı şekilde yeni ortamlara adapte olabilme ve hızlı mutasyon geçirme özelliğidir.” yönündeki açıklamasına odaklanacağız.

Tüm diğer canlılar gibi insan da doğanın bir parçasıdır. Geldiğimiz noktada yeryüzünün çok büyük bölümü kapitalist sistemle yönetilmekledir. Bu sistem; oburluğu, gözü doymazlığı nedeniyle insanlığı sömürüp toplumsal sınıflara ayırmakla kalmamış, seri üretim tüketim çılgınlığı ve daha fazla kâr hırsıyla doğayı da katletmiştir.

Doğadaki her canlı milyonlarca yıl süren bir evrim süreci sonucu günümüzdeki şekline dönüşmüştür. Her canlı doğada bir gereksinimin sonucu oluşmuştur. Dolayısıyla her canlının doğada kendine özgü bir denge görevi vardır.

Doğada pek çok canlının soyu tükenmiştir. Bu yok oluş süreci devam etmektedir. Ozon tabakasını bile delip dünyanın ısısını hızla yükselttiğimiz için buzullar erimeye başlamıştır. Öyle sanıyoruz ki yakın tarihte kutup ayıları da yok olacaktır.

Bilinçsiz ve korsan avlanma yöntemleri ile ormanlarımızda çok sayıda canlıyı katlettik. Kuşları öldürdük. Sansarı, aslanı, kaplanı, tilkiyi kürklerine göz diktiğimiz için, eti yenen hayvanları da etlerini yiyeceğiz diye katlettik. Kimse diğerine dur demedi. Aksine birbiriyle yarıştı.

İnsan var olalı beri savaşlar hiç durmadı. Kapitalistler gözlerini kırpmadan yeryüzüne atom bombası atabildi. Hâlâ o topraklarda ot bile bitmiyor. Yer altında ve yer üstünde her türlü nükleer silah denendi. Tanklar, toplar, füzeler ateş kustu, barut kustu, zehir kustu. İnsan hedefe kendi neslini koydu. İnsan insanın avcısı oldu. İnsanlar birbirinin gözünü oydu fırsat buldukça. Acımayı, vicdanı, aklı bir tarafa bıraktı.

Bu sistem bizde de böyle işledi. Seyirci kaldık ormanlar katledilirken, göller kurutulurken, denizlere atıklar ve zehirli maddeler atılırken. Sonra balıklar öldü; yunuslar, balinalar karaya vurdu. Anız yakıyoruz çılgınlığı ile karıncaları bile yaktık hiç düşünmeden.

Bir avuç çevreci, gönüllü, doğa dostu, bağırıp çağırdığı için sopa yediği ile kaldı. Onlar köyün delisi oldu. Sözde akıllılarımız ve işini bilenlerimiz onlara popoları ile güldüler, ahmaklar diye. Sonra beton direklerle donattık dört bir yanı. Ah şu beton direkler; yenmiyor, içilmiyor, koklanmıyor.

Göremediğimiz bir hayalet dünyamızı tehdit ediyor. Tüm dünya evine gönüllü hapis oldu.

Tanklar, toplar, nükleer silahlar, füzeler, patriotlar, S 400’ler koronavirüs karşısında çaresiz. Kapitalizmin mimarları, akıldaneleri, alın o silahları uygun bir yere koyun! Dünya artık eski dünya olmayacak. Toplumsal bir alt üst oluş olacağı kaçınılmazdır artık.

Vahşi kapitalizmin silahları ekmek, peynir olup masamıza gelmiyor, su olup içilmiyor, nefes olup ciğerlerimizde dolaşmıyor. Alın silahları en uygun yere koyun! Bize aş, iş, ekmek ve nefes lazım.

koronavirüsle sınavının doğaya saygı, herkese aş, iş sağlama, kaynakların tüm insanlığın yararına kullanılması yönünde bir ivme yaratmasını diliyorum.

Salgın nedeniyle yakınlarını kaybeden yurttaşlarımıza sabır ve başsağlığı, tedavi görenlere de acil şifalar diliyorum.