Hazret-i Ebu Bekir (r.a) şöyle buyuruyor : "Kibirden sakının. Topraktan yaratılıp, yine toprağa dönecek olan bir varlığın kibirlenmesi, anlamsızdır."
Kibir; bir insanın servet, makam, ilim, ibadet, soy, güzellik ve kuvvet gibi her hangi bir meziyetinden dolayı kendini başkasından üstün görme hastalığıdır. Kibir; hak ve hakikati kabul etmemektir. Şeytan, gurur ve kibrinden dolayı Allah'ın huzurundan kovuldu ve ebedi cehenneme düçar oldu. Cenab-ı Hak bir hadis-i kutside: "Kibriya ve azamet hususunda kendisiyle çekişecek kimseyi cehenneme atacağını" haber vermiştir.
Kibir, insanı küfre kadar götürebilir. Kibrin sebebi, cehalet ve muhakeme noksanlığıdır. Bir mikroba bile mağlup olan bir insanın büyüklük taslaması, kibir ve gurura düşmesi nefsin oyuncağı olmasından başka bir şey değildir. Nereden geldiğini ve nasıl yaratıldığını bilen, her an yıkılmaya mahkum et ve kemikten yaratıldığını idrak eden bir insan nasıl gurur ve kibre düşebilir.
Kur'an-ı Kerim'de Lokman (a.s.)'ın oğluna yaptığı hikmetli bir baba nasihati insanlığa şöyle sunulmuştur: "Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez." (2) Bir başka ayette de; "Cehennem, kibirliler için ne çirkin, ne kötü bir yerdir. "(3) buyrulmuştur. Hazret-i Nuh, (a.s) çocuklarına; "Şirk ile kibirden çok sakının" diye vasiyette bulunmuştur.
Doğru sözü ve haklı tenkitleri kabul etmeyip münakaşa etmek, kusurunu bildirenlere teşekkür etmemek, insanlarla alay ve istihza etmek gibi haller kibir alametidir. Servetiyle, makam ve mevkisiyle veya ilmiyle kibirlenenlere Allah merhamet nazarıyla bakmaz.
Yine başka bir ayette ise şöyle buyrulur: "Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilirsin ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin. "(4) Bir kulun kibirlenmesi, bir kölenin hükümdarın tacını başına geçirerek onun tahtında oturup hükmetmesine benzer. Binaenaleyh bir arif-i billah'ın dediği gibi; Kibriya ve azamet Hakk'a yarar, Kul olanda bu sıfatlar ne arar?
Kibirli kişinin seveni olmaz. Hiç kimsenin yanında değeri de yoktur. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: " Kalbinde zerre kadar kibir bulunan bir kimse cennete giremeyecektir." (5)
Kibir ve gururla yürüyen, eteklerini sürüyen başkalarıyla konuşmaya tenezzül etmeyen insanlar da ahirette kendileriyle Cenabı Allah'ın konuşmayacağını bilmelidirler. Kibirli kalbe iman taht kuramaz. Kibir öyle bir hastalıktır ki, kalpleri katılaştırır, basireti kör eder.
Arı balıyla, ipek böceği de ipeği ile iftihar edemeyeceği gibi, insan da kendi kemâliyle gururlanamaz.
Kibir ve gurur insanı alçaltır, zelil ve perişan eder. Akıllı insan mütevazı olur, akibetinin ne olacağını düşünerek gurur ve kibre düşmekten kurtulur. Mahsul, ovadaki sulu ve yumuşak toprakta yetişir. Dağda ve sert toprakta mahsul yetişmez. Aynı şekilde hikmet de, mütevazı olanın kalbinde yerleşir, kibirlinin gönlünde yerleşmez.
O halde geliniz kardeşlerim; Rabbimizin birer lütfu olan servet, makam, mevki, rütbe, unvan gibi nimetleri kibir değil şükür vesilesi sayalım ve bu nimetlerin gerçek sahibine şükredelim. Unutmayalım, kibir afet, tevazu ise rahmettir.

1- Ebu Davud, Libas, 25; İbn-iMace, Zühd, 16.
2-Lokman Sûresi, 31/18
3-Nahl Suresi 16/29
4-İsrâ Sûresi, 17/37
5- İbn Hanbel, Müsned, IV, 134.