Onlar insan ustaları…
Ustadan öte, insan mimarları…
Onlar, kolay görünen ancak çok zor bir mesleğin mensupları…
Onlar, ulusumuzun geleceğini yoğuran, geleceğini biçimlendiren irfan ordumuzun neferleri…
Onlar, kendileri tükendikçe, eridikçe çevrelerini aydınlatan mumlar…
Onlar, öğretmenlerimiz, dünümüz, bugünümüz, yarınımız, geleceğimiz…
* * *
Dünyanın en güzel coğrafyalarından birinin üzerinde yaşıyoruz. Ama ne yazık ki bu coğrafyanın hakkını veremiyoruz…
Ülke olarak, sıkıntılarımız, sorunlarımız, çatışmalarımız bitmek bilmiyor.
Çünkü eğitimli bir toplum değiliz.
Çünkü insanlarımızı eğitmeyi beceremiyoruz.
İstatistiklere göre, toplum olarak “ortalama eğitim düzeyimiz”, 3,5 eğitim yılı.
Yani toplum olarak, henüz ilkokulu bile bitirememiş durumdayız.
Birimizle ilişkilerimizi, siyasete bakışımızı, dinlere yaklaşımımızı, yönetim anlayışımızı, yurt sevgimizi, insan sevgimizi, çevre ve doğayla olan ilişkilerimizi… her şeyi, ama her şeyi, işte bu “3,5 yıllık kültür düzeyimizle” biçimlendirmeye çalışıyoruz.
Eğitim düzeyi bu olunca, tablo da böyle oluyor.
İyi insanlar, iyi anneler, iyi babalar, iyi öğretmenler, iyi yöneticiler yetiştiremiyoruz.
O nedenle çok kötü yönetiliyoruz.
O nedenle demokrasiyi tramvay sanıyoruz.
O nedenle demokrasiyi işimize geldiği gibi kullanıyoruz.
O nedenle birbirimizi anlamakta zorlanıyoruz.
O nedenle birbirimize saygı göstermiyoruz.
O nedenle toplu yaşam kültürümüz yok.
O nedenle sürekli çatışma halindeyiz.
O nedenle hırçın, o nedenle benciliz.
O nedenle çağı yakalayamıyoruz.
O nedenle bilimle değil, hurafelerle uğraşıyoruz.
O neden aklımız, fikrimiz Doğu’da.
O nedenle Batılı, uzayda cirit atarken, biz yerlerde sürünüyoruz.
… …
Bu “o nedenle”leri, sayfalarca sürdürmek mümkün.
Ama bu “o nedenle” leri asgariye indirmek, hatta tümden yok etmek de mümkün.
İşte bu noktada en büyük görev, öğretmenlerimize düşüyor.
* * *
Sevgili öğretmenler, sevgili insan ustaları, sevgili insan mimarları…
Biliyorum, biliyoruz, herkes biliyor… Sorunlarınız var… Ekonomik sıkıntılarınız var…
Bu sıkıntılar içinde, kendinizi yeterince eğitime yoğunlaştıramıyorsunuz?
Ama yoğunlaştırmak zorundasınız…
Ülkemizin geleceği, çocuklarımızın geleceği sizin elinizde…
Ülkemizin bölünmez bütünlüğü, birliği ve dirliği sizlerin elinde…
Atalarımız Çılgın Türklerin verdiği Kurtuluş Savaşının bir başka türevini, şimdi siz Çılgın Türk Öğretmenleri olarak vermek durumundasınız.
Ülkemiz, bu dönemini de sizlerle aşacak…
Bu yargıçları, bu doktorları, bu din adamlarını, bu başbakanları, bu cumhurbaşkanlarını siz yetiştiriyorsunuz; onları hayata siz hazırlıyorsunuz; onlara siz şekil veriyorsunuz.
Lütfen biraz daha özveri…
Lütfen biraz daha, “eğitim ağırlıklı öğretim”…
Çocuklarımızı sadece yarış atları gibi bir üst öğretim kurumlarına hazırlamayı bırakın artık…
Onlara öncelikle, insan olmanın gereklerini öğretin. Onların yüreklerine önce sevgi doldurun. Çevre bilinci verin onlara. Toplu yaşam kültürünü aşılayın.
Düşünmeyi, sevmeyi, paylaşmayı, araştırmayı, hayal etmeyi öğretin…
Bu toplumun, bu coğrafyanın; bu nitelikleri taşıyan insanlara gereksinimi var.
Sizler sadece öğrencilerinizin değil, tüm Türk halkının önderlerisiniz.
* * *
Bugün öğretmenler günü.
Bugün Başöğretmen Atatürk’e, “Başöğretmen” unvanı verilişinin 86. ve yine bugün, bugünün “Öğretmenler Günü” olarak kutlanışının, 33. yıl dönümü…
Tüm öğretmenlerimizin, öğretmenler günü kutluyor, önlerinde saygıyla eğiliyorum.