Bugün içinde yaşadığımız cemiyetin büyük dertleri ve sıkıntıları vardır. Bu sıkıntı ve dertler cemiyetimizin düzenini sarsmakta, milletimizin birliğini bozmakta, yurdumuzun dirliğini zedelemekte ve vatandaşın huzurunu kaçırmaktadır. Bunlardan birisi ve şüphesiz en önemlisi insan öldürmedir. Memleketimizde her yıl binlerce insan öldürülmektedir. Gün geçmez ki bu çeşit haberler kulağımıza gelmesin, gazete sütunlarını doldurmamış olsun. Hatta bir kısmımız bu cinayeti bizzat görmemiş olsun. Ölen de öldüren de dedelerimizin emanet ettiği bu mukaddes vatan topraklarının üzerinde doğmuş, büyümüş olan Müslüman Türk milletinin insanıdır. Katil de maktul de bizden ve hatta bazımızın en yakınlarıdırlar. Ölen de öldüren de Müslüman. Peki vuruşma neden? Maneviyat boşluğundan; millî ve dinî değerlerden uzaklaşmadan.
İslâm dininde insanın bir takım hakları vardır. Bu hakların başında tabiî haklar yer alır. Bunlar hayat hakkı, hürriyet hakkı, mal edinme ve harcama hakkı ile eşitlik haklarıdır. Bu hakların başı da yaşama hakkına bağlıdır. Dinimiz, her hususta olduğu gibi insanın hayat hakkına da çok değer vererek en kuvvetli ve en şiddetli maddî-manevî müeyyidelerle onu emniyet altına almıştır. Onu yok eden katil, bunun cezasını dünyada kendi yaşamından mahrum edilmeğe katlanmak, âhirette de ebedî cehennemde kalma suretiyle görecektir. Çünkü İslâm’da bir kimseyi öldürmek, kul hakkına, Allah hakkına en büyük tecavüz sayılmış, bu şenî cinayetin cemiyete en büyük darbe olduğu kabul edilmiş ve en büyük günahlardan olduğu beyan edilmiştir.
Hutbemizin başında okuduğum âyet-i kerimede Ce-nab-ı Hak, "... kim, bir kimseyi öldürmemiş ve yer yüzünde fitne-fesad çıkarmamış birini öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa bütün insanları diriltmiş gibi olur..." buyurmakla bir insanı öldürmenin insanlık hayatını yok etme olduğunu beyan etmiştir. Gerçekten de bu cinayet maddî ve manevî yönden cemiyeti yıkmak demektir. Çünkü bir insanın öldürülmesi toplumun bir parçasını koparıp atmak ve ondan, mensup olduğu cemiyetin beklediği görevleri devirip yıkmaktır. Çocuklarının yetim kalmasına; ana-baba şefkatinden ve terbiyesinden mahrum bırakılmasına, eşinin dul kalmasına; ana-babasının kanlı göz yaşlarına; yakınlarının mahzun kalmasına sebep olmak demektir. Cemiyetin temeli olan aile müessesesine dinamit koymaktır. Bu da topluma en büyük hıyanettir. Hatta bu Cenab-ı Hakk'ın bina ettiği en şerefli varlığı devirmektir, insanlık bağından bir meyve koparıp atmaktır. Milletleri ayakta tutan aile, sağlam ve güçlü ise o millet o kadar güçlü ve kudretlidir. Onun zedelenmesi, yaralanması ile de o manen çöker. Bunun içindir ki dinimizde bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmektir.
Cenab-ı Hak Kur'ân-ı Kerim'de insan öldürme hakkında diğer bazı âyetlerde de şöyle buyuruyor:
"Bir mü'minin bir mü'mini yanlışlık dışında öldürmesi asla caiz değildir..."
"Kim bir mü'mini kasten öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gadap etmiş, lanetlemiş ve büyük azap hazırlamıştır."
Peygamber Efendimiz de bu hususta şöyle buyuruyorlar: "Allah katında dünyayı yıkmak bir Müslüman öldürmekten daha ehvendir."
"Yarım kelime ile de olsa bir Müslümanın öldürülmesine yardımcı olan kimse, kıyamet günü alnına ‘Allah'ın rahmetinden mahrumdur’ damgası vurulmuş olduğu halde gelecektir."
"Kıyamet gününde insanlar arasında ilk hükmedilecek şey kan dökmedir."
"Yer ve göklerdekilerin hepsi bir kimsenin ölümüne sebep olsalar Allah onların hepsini cehenneme tıkacaktır."
"Bütün günahları Allah affeder. Ancak kâfir, müşrik olarak ölenlerle bir Müslümanı kasten öldürenin günahları affolunmaz."
Gerek yukarıda meallerini verdiğim ayetlerden ve gerekse hadislerden anlaşıldığına göre insan öldürme İslâm'ın şiddetle ve nefretle yasak ettiği en büyük günahlardandır. Masum ve suçsuz insanı öldürmek, İslâm Dininde bütün insanları öldürmüşcesine büyük bir cürüm olarak kabul edilmekte ve katil, gerek bu dünyada ve gerekse öbür dünyada büyük cezalara çarptırılmaktadır. Bu dünyada cezası ölüm, âhirette ise içinde devamlı kalacağı cehennemdir. Onun için bu gibi şenî olaylara karışarak dünya ve âhiret mutluluğumuzu yitirmeyelim. Dinimizin emrettiği kardeşliğe dönelim. Birbirimizin kurdu olarak aile ve milleti çökertmeye çalışmayalım, İslâm'a yönelelim. Gerçek mutluluğun İslâm'da olduğunu unutmayalım. Onu çoluk çocuğumuza aşılayalım ve yaşatmaya çalışalım.
(1) Maide: 32.
(2) Maide: 92.
(3) Maide: 93.
(4) Et-Tergip v'et-Terhip C. 3, Sh. 293
(5) Et-Tergip v'et-Terhip C. 3, Sh. 294
(6) Et-Tergip v'et-Terhip C. 3, Sh. 292
(7) Et-Tergip C. 3, sh. 293.
(8) Et-Tergip C. 3, . 294.