AKP hükümeti ile Gülen cemaati arasında içten içe süren kavga nihayet dershanelerin dönüştürülmesi(kapatılması) üzerinden su yüzüne çıktı.
Özel dershaneler hükümetlerin Milli Eğitimde kendi ideolojilerini etkin kılmak ve iktidarlarını pekiştirmek amacıyla uyguladıkları politikaların kabul edilebilir bir sonucudur.
İktidar olan her partinin çağdaş bir eğitim sistemi oluşturmak yerine kadrolaşma ve inançları, ideolojileri doğrultusunda bir nesil yetiştirmeyi amaç edinmesi, eğitimin sorunlarını ve ihtiyaçlarını göz ardı etmesi kaçınılmaz olarak niteliksiz, yetersiz eğitimin koşullarını hazırlamış oldu. Bu boşluğu gören işletmeciler özel dershaneleri tatlı kâr getiren bir fırsat, yoksul ve orta gelir grubuna dahil ebeveynler de çocuklarının geleceğini kurtaracak bir zorunluluk olarak değerlendirip kurumsallaşmasını sağladılar.
Çünkü doğa boşluk kabul etmez ve her alandaki boşluk bir şekilde doldurulur.
Bugün gelinen noktada yapılan tartışmalar karmaşık ve tezatlar içeren bir zeminde sürüp gidiyor.
Dün özel eğitimi, özel dershaneleri fırsat eşitsizliği olarak değerlendirip karşı çıkanlar bugün dershaneleri savunuyorlar. On yılı aşkın bir süredir iktidarda olan hükümetin Başbakanı bir anda yoksul insanların çocuklarını dershanelere gönderemediği ya da dershane ücretini ödeyemediği için intihar ettiklerini hatırlayıveriyor. Yani her görüşten insanlar, gruplar millet ve memleket menfaatleri üzerinden söylemler üretiyorlar.
Cemaatin yayın organları hükümeti desteklemekten vazgeçip muhalefet partilerinin hükümeti eleştiren açıklamalarına hem görsel hem de yazılı basın- yayın organlarında yer vermeye başladı.
Ne oldu da saflar anlaşılmaz bir biçimde karmaşıklaştı ve pozisyonlar bir anda değişti?
Hal böyle olunca insanların kafasında yanıtlanmayı bekleyen bir sürü soru dolaşıyor.
Mesela aynı inancı ve ideolojiyi savunan hükümetle, altı milyon dolayında bir topluluğa, binlerce özel okul ve dershaneye, yurtlara, vakıflara, milyon dolarlarca servete sahip olduğu söylenen cemaatin birbirlerine karşı adeta savaş ilan etmelerinin gerekçeleri nedir?
Varlıklarını toplumun dindar kesimi üzerinden yaptıkları propaganda ile sürdüren bu iki grubun da amaçları toplum yaşamını dini kurallara göre dizayn etmekse bu kavga niye?
Bu iki grubun kendi derin devletlerini oluşturmak gibi bir çabaları mı var?
MİT ve emniyette yapılan operasyonlar, cemaatin devlet kurumlarına sızmasını önleme amaçlı mı?
Yoksa cemaatin her geçen gün ekonomik olarak güçlenmesi AKP hükümetince bir tehdit olarak mı algılanıyor?
Dershane sektöründe büyük bir paya sahip olan cemaatin eğitimdeki etkinliğinin, dershaneleri özel okullara dönüştürerek kırılması ve denetim altına alınması mı amaçlanıyor?
Hükümet, Gülen Cemaatinin yeni bir parti oluşumu konusunda harekete geçtiğini mi haber almıştır?
Yoksa Başbakanın “ Hoca efendi ile görüşmedim” açıklamasının aksine iki taraf arasında mide bulandırıcı pazarlıklar mı dönmektedir?
Mesela cemaat seçimlerde AKP’ yi desteklemek için yeni tavizler mi koparmaya çalışmaktadır ya da hükümet cemaati yola getirmek, boyun eğdirmek için, tehdit ve şantaj boyutuna varan politikaları hayata geçirme kozunu mu kullanmaktadır?
Bu sorular akla takılan olasılıklar olarak ortada durmaktadır. Ama iki taraf arasında güç ve iktidar kavgasının olduğu yadsınamaz bir gerçek.
Gazeteci- yazar Ahmet Şık bir gazeteye verdiği röportajda, hükümetin elinde cemaati bitirecek dokümanların bulunduğunu söylüyor ve Fethullah Gülen de, cemaatine:
“Kötü şeyler duyabilirsiniz” diye uyarıda bulunuyor.
Ahmet Şık’ ın ortaya attığı iddia doğru olabilir ama cemaatin bitirilmesi sözüne katılmak pek de inandırıcı gelmiyor. Bizim toplumumuzun dindar kesiminin yüzyıllar öncesi kutsallık yüklenmiş hazretlere bile toz kondurmamasını ve özel günlerde türbelerini doldurarak şefaat dilenmesini düşününce AKP’ nin arşivinin buna yetmeyeceği gün gibi ortada. Çünkü erenler, evliyalar ve hazretler hakkında ortaya atılan hiçbir iddia bizim dindarlarımız tarafından ka’le alınmaz, üstelik bu iddiaları ortaya atanlar din düşmanı, kafir ilan edilir.
Toplumun dindar kesimi üzerinde etkili olan ve aynı kulvarda koşan Başbakan Erdoğan ve Gülen, yandaşlarına itidalli davranmaları konusunda telkinlerde bulunuyorlar, üstelik Başbakan dershanelerin dönüştürülmesi konusunda ekonomik ayrıcalıklar ve kolaylıklar tanıyacaklarını söylüyor. Cemaatin şimdiye kadar hiçbir talebinin geri çevrilmediğini hatırlatarak…
Dindar kesim kendisini “ Fethullah’çı” ve “ Tayyip’çi” olarak kategorize ederken, toplumun bu iki grup liderinin kendi burjuvalarını yaratarak, güçlerini pekiştirme çabalarını görmesini ve umursamasını beklemek saflıktan öte bir şey ifade etmez.
Tepedeki itidal telkinleri tabandaki küfürleşmeleri, hakaretleri önlemeye yetmiyor ama tepede fırtınadan önceki sakinlik yaşanıyor.
İnançlar üzerinden yürütülen rant elde etme kavgası bakalım ülkemiz için ne tür sonuçlar doğuracak.
Dershanelerin dönüştürülmesinin bir başka amacı da eğitim ve öğretimin özelleştirilmesi yolundaki en önemli adımı atmak.
AKP hükümeti her fırsatta yoksuldan ve ezilenden yana olduğunu iddia etse de sermayedarlara yeni sektörler ve kâr alanları yaratma politikasına devam ediyor. Bunu toplumun çıkarınaymış gibi göstererek ve seçmeninin kayıtsız koşulsuz verdiği desteğe dayanarak.
Özel girişimcilere hükümet tarafından verilen büyük bir lütuf bu.
Sokaklar atanamayan öğretmenlerle dolu.
Devletin eğitim kadrolarında çalışanların aldığı ücretin yarısına bile razı işsiz, yoksul ve çaresiz öğretmenlerle…
Devlet okullarının özel girişimcilere satılacağını duyarsak hiç şaşırmayalım.
Dindar kardeşlerimiz bu kavgadan kimin galip çıkacağını değil, bin, iki bin lira tutarındaki dershane ücretini ödeyemezken, özel okullara on binlerce lira ücreti nasıl ödeyeceklerini düşünsünler.
Çünkü filler kavga ederken çimenler ezilir.