İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da belediye seçimlerini kazandığı günden bu yana, iktidarın boy hedefi ve adeta iktidarın korkulu rüyası. Gözleri İmamoğlu’nun üzerinde, nasıl bir yanlışını yakalarız? Nasıl halkın gözünden düşürürüz? Tüm çabaları bunun üzerinde odaklanıyor.

İmamoğlu’nun seçimleri açık ara farkla kazanması, bugüne kadar olan seçimlerde en yüksek oyu alması, hatta 13 bin oyla kazanırken, AKP’nin Yüksek Seçim Kuruluna hukuk dışı baskıları sonucu seçimi yeniletmesi, bu defa da 800 bin oyla seçimleri kazanması AKP’yi çileden çıkarmaya yetti. İktidar İmamoğlu’nun tüm projelerini engellemek, iş yapamaz hale getirmek için, hukuk dışı yöntemler dahil her yolu deniyor.

“Ekrem İmamoğlu çalışmıyor” kampanyalarının aksine, iki yılı aşkın bir zamanda İstanbul için olağanüstü emek sarfediyor, başarılı projeler üretiyor. Halk için gereksinim duyulan can alıcı konulara el atıyor. Ülkenin en seçkin başarılı belediye başkanları arasında yer alıyor. İstanbul kaynakları çok olan bir il, ancak önceden kaynaklar halkın çıkar ve menfaatleri için değil, tarikatların, yandaşların, trollerin beslenmesi için kullanılıyordu. İmamoğlu tüm bu hortumları kesti. Gelir kaynaklarını halkın lehine çevirdi. Ortak kullanım alanlarına harcamaya başladı. Ekonomik gücünün çoğunu da buradan alıyor.

Metro hatları yaptı. Park ve yeşil alanlar açtı. Meydanları düzenledi, yolları yaptı. Kreşler açtı, ihtiyacı olan ailelere süt ve gıda yardımı yaptı. Öğrencilere burslar verdi. Otobüs, metro, vapur ulaşımında yenilikler yaptı. Çöpleri yeni teknolojiye göre topladı, arıttı, geri dönüşümler sağladı. Halkın sevgisini, iktidarın nefretini kazanmak için hayli yol aldı. İktidarın boy hedefi olmaktan kurtulamıyor.

İmamoğlu, İstanbul’a alınacak otobüsler için kendisi kredi bulduğu halde, iktidar tarafından gerekli izin bir türlü verilmiyor. Aylardır karar imzalanmıyor. Halkı mağdur etmek pahasına. Halk Ekmek’le, halka ucuz ekmek projesine, bin türlü engel çıkarılıyor. Askıda ekmek uygulaması gibi türlü yollara başvuruluyor. İktidarın İstanbul halkının refah ve mutluluğu diye bir sorunu yok, İmamoğlu’nu nasıl harcarım sorunları var.

Belediye’ye teröristleri işe alıyor iddiasına başvurdular, fakat ondan da istedikleri sonucu bir türlü alamıyorlar. Hatta kayyum düdüğü bile öttürmeye başladılar. O da bir türlü tutmuyor, iktidar İstanbul’da neye el atsa, eline geliyor. Olmayınca olmuyor “Vermeyince Mabut (Tanrı), neylesin Mahmut” hikayesi.

Her olumsuzluktan bir rant üretme telaşındaki iktidar, son olarak kar yağışından nasıl bir fayda sağlarım arayışına girdi. Bula bula İmamoğlu’nun bir saatlik yemek arasında balık restorandaki misafiri ile yediği yemeği buldu. Ona da yemek denirse, gelen telefondan ve telefonla olayları yönlendirmekten artık ne kadar yemek yendiyse? Yemek biyolojik bir gereksinimdir. Cephede savaşanlar bile kısa aralıkta yemeklerini yerler. Yemezse savaşamazlar. Hatta savaşı da kaybederler.

İyi ki de cebinden parasıyla yemeğini yemiş. Milletin hakkını mı yemiş? Yoksa balığın üzerine bir de rakı açıp, dansöz mü oynatmış? Belediye iktidarın yönetiminde iken 2009’da yağmurda 31 yurttaş can vermişti. Alt yapı yokluğundan Ayamama deresinde tırlar sel üzerinde kayık gibi yüzüyordu, bu kadar gürültü koparılmamıştı. “Allahın takdiri... kaderin oyunu” denilip kapatılmıştı.

İktidar İmamoğlu’nun “Yemek yeme suçunu” yakalayacağım derken suçüstü yakalanıp, yakayı ele verdi ya. Devletin mobese kameralarından, İmamoğlu’nu izlediği, kişilik haklarını hiçe saydığı, kameraları yasa ve yönetmeliklerin aksine, siyasi amaçlar için kullandığı ortaya çıktı. Oysa bu yemek yeme gereksinimini gidermekten, daha büyük bir suç.

İktidarın İmamoğlu korkusu, siyasi emelleri için hak hukuk tanımayacak boyuttadır. Öylesine gözleri kararmış ki, hukuksuzluğu hak sayacak, “Ava giderken avlanacak” kadar…