Dünya harp tarihinde iz bırakmış muharebeleri irdelerken tarihte bilinen ilk yazılı antlaşmaya kaynak olan Kadeş Savaşı’ndan bahsetmek istiyorum...

Hitit krallığı imparatorluk yolunda ilerlemeye klasik anlamda I. Hattuşili (M.Ö.1650-1620) ile başlar. Kızılırmak yayı içinde Hattuşa merkezli kurulan krallık çok geçmeden büyüme ve genişleme eğilimi gösterir. Bu eğilimin ihtiyaç duyduğu ekonomik gücü sağlayacak ilk hedef ise Kuzey Suriye olur. Mezopotamya ve Anadolu arasında bir geçit teşkil eden bu bölge aynı zamanda Akdeniz'e olan kıyısıyla ticaret yollarının ve özellikle de kalay ticaretinin kesiştiği bir noktadadır.

Kalayın bakır ile alaşımından ortaya çıkan bronzun keşfi ve yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmasıyla daha dayanıklı silahlar üretilebiliyordu. O zamanlar Anadolu'da yeterli sayıda bakır madeni bulunurken kalayın denizaşırı ülkelerden temin edilmesi gerekiyordu. Kısacası kalay ticaretini kontrol eden, bronz yani silah üretimini de kontrol ediyordu.

Üzüm ve zeytin yetişen bereketli tarım alanlarıyla, zengin liman kentleri ve ticaret merkezleriyle, inşaat ve gemi yapımı için o zamanın makbul hammaddesi olan günümüz Lübnan kıyısındaki sedir ağacı ormanlarıyla bu bölgeyi kontrol etmek Hitit dış politikasının temelini oluşturmuştır. Ancak buna itiraz edenler de olacaktı: Mitanna Krallığı ve Mısır Krallığı...

Böylece dönemin üç büyük gücü arasında yüzlerce sene sürecek olan ve zaman zaman kendilerine bağlı küçük krallıklar üzerinden yürüttükleri vekalet savaşlarıyla, zaman zaman ise doğrudan karşı karşıya gelecekleri bir mücadele dönemi başlamıştır. I. Hattuşili'den başlayıp yaklaşık 300 yıl süren bu çekişmeler sıcak savaşa dönüşerek bu iki süper güç; Hitit ve Mısır, Kadeş (günümüz Asi nehri) yakınlarında karşı karşıya gelmişlerdir.

Kadeş Savaşı (M.Ö. 1274 )

Sıcak savaş döneminde sahnede Mısır lideri II.Ramses ve Hitit lideri II.Muvatalli yer almaktadır. Savaşın galibi konusuna gelince, çeşitli kaynaklarda farklı farklı anlatılmaktadır. Mısır kayıtlarında Kadeş savaşını Mısırlıların kazandığı anlatılır, uzun süre de öyle olduğu sanılmıştır. Ancak Hitit kayıtları ortaya çıktıkça durumun hiç te öyle olmadığı anlaşılmaktadır.

Özetle şunu söylemek gerekirse "Tarih tekerrürden ibarettir" sözü "aslında sahne aynı kahramanlar (kişiler) değişik" felsefesi değil midir?

Sevgiyle kalın...