Bilmiş olunuz ki, yüce dinimiz İslam, her türlü ahlak dışı işleri reddeder. Bunlardan birisi de yalanın en adisi ve şerefsizi olan iftiradır. İftira toplumda onulmaz yaralar açan, kişilerin şeref ve haysiyetlerini yok eden korkunç bir yıkım hareketidir. İftira bir kişinin ve kişilerin diğer insanlara yapmadıkları bir işi, işlemedikleri bir suçu onlara isnat etmek ve yüklemek demektir.

Çünkü iftira iki kişi arasında olan bir olay değildir. Bütün toplumu etkisi altına alan ve kişilerin şeref ve izzetini toplumsal olarak yok eden bir olay olup izi asla zihinlerden silinmeyen -çamur at izi kalsın- adiliği ile yapılan bir tecavüzdür. Temiz insanları toplum nazarında kirletmeye yönelik bir alçaklıktır.

Suçsuz bir kimseye yapmadığı bir suçu iftira atmak en kolay ve en çok zararı olan bir iştir. Bir masuma iftira etmek, onun malını çalmak, mülküne tecavüz etmek, hatta hayatına kastetmekten daha beter bir iştir. Çünkü iftira, masum insanların hayatlarını karartan, zihinlerde silinmez izler bırakan, hatta insanın neslini etkileyen bir kötülüktür. Toplumsal bir afettir. Bu ahlaksızlığın tek çaresi müfterileri en ağır bir şekilde cezalandırmak ve ulu Allah’ın şu emrine uygun davranmaktır. Nedir o?

“Ey iman edenler!

Eğer bir fasıkin birisi başkaları hakkında size bir haber getirirse, ona hemen inanmayın. Onu gerekiyorsa araştırın, değilse onun peşine düşmeyin. O yalanı yaymayın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınızdan pişman olursunuz. (ama iş işten geçer) Büyük bir vebal, günah altına girersiniz ve iftira kul hakkıdır. Helalleşmeden tevbesi kabul değildir. Toplumsal etkinliği olan bir iftira olayı, düşünün 80 milyon insanla nasıl helalleşilecek. Bu mümkün mü? İftiranın korkunç toplumsal boyutunu düşünürsek bunun felaketini hemen anlarız. Onun için her gördüğümüze inanmamalı, her duyduğumuzu gerçek sanmamalıyız. Çünkü yüce Allah İsra suresinde 36. ayette, “Hakkında gerçek bilgin bulunmayan şeyin (lafın-sözün) peşine düşmeyin. Çünkü kulak, göz ve kalp görüp duyduklarından mesuldür, sorgulanacaklardır” buyurur.

Münafıklar tarafından R.SAV.in hanımı annemiz Hz. Ebubekir’in kızı Hz. Ayşe’ye atılan iftira en büyük iftiradır. Zina iftirasıdır. Kur”’an’da Nur suresi 11-20. ayetlerinde uzun uzadıya anlatılmakta, ulu Allah, Hz. Nuhammed SAV.e Hz. Ayşe’nin afif, temiz olduğunu, münafıkların iftira attıklarını ayetlerle bildirmiştir.

İftira toplumsal bir afettir. Bundan kendimizi korumamız son derece önemlidir. Bana ne, neme lazım demekle geçiştirilecek bir felaket değidir. Bu iftira bana-bize yapılsa ne yaparız demek ve ona göre hareket etmemiz gerekir. Çünkü R.SAV. efendimiz hazretleri, “Sizden hiçbiriniz kendisi için sevip istediklerini, başkaları için de sevip istemedikçe; kendi başına gemesini istemediği bir bela ve musibetin başkalarının da başlarına gelmesini istemedikçe iman etmiş olmaz” buyurur. Böylece empati ve sempatinin en güzel örneğini bizlere sunmaktadır.

Bir kimseye iftira atmanın özellikle de namuslu bir erkeğe ve kadına zina iftirası yapmanın ahiretteki cezası cehennemdir. Dünyaya ait cezası ise iftira ettiği sabit olan kadın veya erkeğe de iftirasını dört tane şahit getirerek isbat edemeyen müfteri, iftiracıya onları islah için 80 değnek sopa vurun (öldürücü olmayan) ve onların şahitliğini de hiçbir zaman kabul etmeyin (onların sözlerine itibar etmeyin, onları toplumdan dışlayın ki başka onlar tam günahkardırlar). Nur suresi 4.ayet.

“Ancak bundan sonra tevbe edip islah olurlarsa müstesnadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.” (Nur suresi 5. Ayet) buyurulmuştur.

İftiracının dindeki dünyevi cezası bunlardır. Sanıyorum Türk Ceza Kanunundaki cezası tazminat olmalıdır. Bu kadar maddi ve manevi cezası olan bir suçu, bir fiili bu insanlar niye işlerler, buna akıl erdirmek zor değildir. Başkalarını toplum nazarında küçük ve suçlu durumuna düşürmek, masumun itibarın sarsmak, namusunu lekelemek, yani adi dünyevi haset, fesat , istememezlik, çekememezlik gibi ruhi bir hastalık sonucu bu iftirayı atarlar. Atarlar ama, dünyadaki cezaları hariç ahirette en ağır en şiddetli azaba düçar olurlar. Artık bunları duyup bildikten onra bir müminin başkalarına, hele iftira atması, yapılan iftiralara alet olup onun yayılmasına yardım etmesi, asla düşünülemez ve onaylanamaz.

Herkes aklını başına almalı, onun bunun iftirasına alet olmamalı, iştirak etmemelidir. Böylece sorumluluk altına girmemelidir. Rabbim cümlemizi iftira etmekten, iftira belasına bulaşmak, iftiraya uğramaktan korusun.

Elimize, dilimize, gözümüze, kulağımıza sahip olalım, iftira belasına bulaşmayalım...