Çorum’un, sanayileşme hamlesini başlatmasında ve sosyal-kültürel gelişiminde “okul” görevi yapan Çimento Fabrikası’nın kapanışı, “sanayi kenti” hedeflerinden giderek uzaklaşan Çorum’un “emekli kenti”ne dönüşme sürecinin ilk işaret fişeği olarak da kabul edilebilir.

Özelleştirilen Şeker Fabrikası’nın, başlangıçtaki “TORKU benzeri projelerle gıda sektöründe atılım yapma” şeklindeki “Çorumluları umutlandıran” ileri hedefleri unutmuş görünmesi ve deyim yerindeyse “Çorum’a sırtını dönmesi” ikinci büyük düş kırıklığı.

Çorumluların dişleriyle-tırnaklarıyla oluşturdukları yerel sanayi kuruluşlarından bir kısmı da, ekonominin “son yıllarda giderek acımasızlaşan” dişlileri arasında sıkışıp kaldı; kimi küçüldü, kimi tamamen üretimden çıktı. Rahip krizinden beri ise, küçük ve orta ölçekli işletmeler, esnaf ve sanatkârlar, -deyim yerindeyse- sun’i teneffüsle yaşıyor.

İhracat yapan “Çorum’un yüz akı” özel sektör kuruluşlarımız var, ama firmalarımızdan bazıları yükselirken bazılarının küçülüşü, hatta batışı, toplamda büyüyememe anlamına geliyor. Büyüme durduğunda da, ekonomik, sosyal, kültürel, her bakımdan küçülmenin, gerilemenin kaçınılmazlığı tartışılmaz bir gerçek.

Çorumlu, Çimento Fabrikası’nın daha ileri teknolojiyle başka bir yere kurulmasını, çok kıymetli olan yerinin ise “moden kentleşme” adına değerlendirilmesini hayal ederken, “sanayileşmenin lokomotifi” bu öncü fabrikayı nasıl tamamen kaybettiğine bir türlü akıl erdiremiyor. Siyaseten “üvey evlat” muamelesine maruz kalışını hiçbir şekilde hazmedemiyor.

Bütün bunları konuşmayalım mı? “Neden” sorusunu sormayalım mı? Başımıza gelecekleri; yani, dinamizmimizi kaybedip “sanayi kenti”, “kültür ve sanat kenti” gibi iddialarımızdan uzaklaşarak “emekli kenti”ne dönüşmeyi çaresizce kabullenelim mi? Ben kabullenemiyorum. Aklı eren, Çorum’u seven herkesi de, kabullenmemeye; irdelemeye, sorgulamaya, fikir yürütmeye çağırıyorum.