6 Eylül günü İstanbul Şişli’de; asansör faciası ile 10 işçinin kaybı; ders olmuş gibi görünmüyor. İş kazalarında şampiyon ülkelerden oluşumuzun ayıbı taşınamaz oldu. Çare aramakta devlet ve millet olarak birliktelik görülüyor. Başarılı olmak zorunda olduğumuz açık, ama felaketler yaşadıktan sonra çare aramaya kalkmak da ayıplı aymazlık.
Önce üst geçit yıkan damper kazası oldu. Kazanın yerine ve oluş şekline göre bir ölü dört yaralı ile kurtuluş, felaketi ucuz atlatmak sayılabilir, ama arabaya 150 TL değeri olan uyarı cihazının takılmaması, bu önemli eksikliğe rağmen çalışma iznine imza atılması üretici firmanın ayıbından daha büyük ayıptır. Denetim olayının ciddiye alınmaması demektir.
Asansör felaketinin raporu; hem asansörü üreten hem de işveren konumundaki firmaları idari ve teknik sorumluluklar bakımından kusurlu buluyor. Mahkeme kararını zamanı gelince göreceğiz.
Bana sorarsanız buradaki kusur bu kadar basit değil. 77 milyonunun kusuru var. Biz milletçe nasıl trafik kazalarında şampiyonluğa yakınsak, iş kazalarında da benzer nedenlerle şampiyonluğa yakınız.
Ama eksik; “İnsana saygılı ve güvenli bir çalışma kültürü” oluşturamayışımızdır.
Mahkemenin kararının edebiyat öğretmenimizin anlattığı masalsı mahkeme kararına benzememesini dileyerek yazımıza devam edelim:
Ünlü bir heykeltıraş, güzel bir park yeri olan heykele elverişli harika hammadde görmüş, sanatının bütün inceliklerini kullanarak bir kadın heykeli yapmış. Parkın en güzel yerine yerleştirmiş.
Oradan geçen ünlü terzi heykele hayran olmuş. En güzel kumaşlardan çok güzel elbiseler giydirmiş.
Daha sonra şehrin en zengin mücevher tüccarı da güzellik karşısında dayanamamış kesenin ağzını açmış, en güzel mücevherlerle heykeli donatmış.
Sıra din adamına gelmiş . O da parktan geçerken bu güzellik karşısında Allah’a yalvarmış, “Bu güzele can ver Allah’ım” demiş. Mucize gerçekleşmiş; heykel canlanmış, canlanmış da ortalık güllük gülistanlık olmamış.
Heykeltıraş; “Ben yaptım benim olacak” demiş.
Terzi; “Ben giydirmeseydim çıplak heykel olarak kalırdı; benim olacak” demiş.
Mücevherci; “ Ben dünyanın en güzel en pahalı mücevherlerini taktım . benim olacak!..
Din adamı; “Benim olması lazım. Duamla canlanmasa orada heykel olarak kalacaktı.”
İş mahkemelik…
Hakim uzun inceleme ve düşüncelerden sonra, kararını açıklamış: “Gelin mücevhercinin olacaktır. Çünkü yüzük takmış, nişanlısı sayılır!”
*
Hakim orada gerekçe bularak karar açıklamış ama hayat masal değil, masalsı gerekçe ile bu kadar ciddi olaylara karar açıklanamaz.
Damper ve asansör kazaları için hakimlerin kararı açıklandığı zaman beğenen olacak, beğenmeyen olacak.
Biz mantık mahkememizde kararımızı yazalım. Bakarsınız hakimlerin işine yarar, onlar rahatlar, biz de hakimlere bile kopya verdik diye hava atarız.
Damper kazası kararımız:
Küçük ama önemli cihazı takmayan firma suçlu ama çalışma ruhsatı verenler daha suçlu. Eksik ekipmanla çalışan şoförü de unutmamak lazım.
Asansör faciası kararı bizi aşıyor. Bekleyip esas mahkemenin kararını görelim.
Denetim elemanlarının ihmalini ben anlaşılır bulmuyorum. Bunların hammadde gideri yok. Üretmek için terleme gibi yorucu sıkıntıları da yoktur. Bilgilerini dikkatli bir şekilde ortaya koymaktan ibaret eylemi gereğince yapamamaları affedilir şey değildir.
Dünyanın en cimri firmalarını bile uyarmalıyız. Çoğu zaman, bütünün yanında devede kulak sayılacak parçalar takmaktan kaçınmayacaklardır.
En güzel günler sizlerin olsun.