Kayaların içinden çıkmış sıska bademlerin boy verdiği bir tepede oynayarak geçti çocukluğumuz. Nasıl olup da o kayaların içinde yaşayabildiklerine, hele hele baharda pembe ve beyaz gelinliklerini herkesten önce ve tarla bademlerinden daha keyifli giyişlerine hayret ederdik. Sulanmadan, dibine gübre atılmadan hatta tutunduğu bir avuç toprağı mayıs yağmuru taşkınlarıyla çalınan kaya bademlerinin çağlaları diğer bademlerden erken olgunlaşırdı. Mahallenin çocukları kendi avlularındaki bademlerin yüzüne bakmaz, tepedeki badem şölenine hücum ederlerdi.

Hicran Abla, tepenin en yükseğindeki pembe bir evde anneannesi ve dedesi Postacı Güzel Kamil Amca ile yaşardı. Annesi ile babası O çok küçükken birbirlerinden ve kasabadan ayrılmışlardı. Hicran Abla sanki anne babasının yokluğunu umursamazdı. Güzel gözlerinde hep mutlu bir kız çocuğu bakışı vardı. Tepedeki oyunların kurucusuydu. Taşın içinden çıkan bademler kadar sağlam bir duruşu vardı. Onun için oyunlarda hep onun dediği olurdu.

Liseye başladığında onun adına gururlanmıştım. En çok da okula giderken çanta taşımaması, kitaplarını elinde götürüp getirmesi havalı gelirdi bana. Portakal rengi kapaklı bir kitabı dikkatimi çekmişti. Kapağında, uzun saçlı kız gibi bir ihtiyar adamın resmi olan. Üzerindeki ‘’Sanat Tarihi’’ yazısını her okuyuşumda, ‘’peh peh peh’’ demek gelirdi hep içimden. İlkokulu bitirdiğimde babam artık beni okutmayacağını, eczaneye çırak lazım olduğunu söylediğinde en çok da bu kitabı okuyamayacağıma üzülmüştüm. İsyanım annemin de yardımıyla başarılı olmuş, ortaokula yazılıvermiştim.

Ben ortaokula başladığımda Hicran Abla Lisedeydi. Aynı avluda teneffüse çıkardık. İlk günlerin şaşkınlığını üzerimden atmaya çalıştığım, büyüklerle konuşmaktan çekindiğim günlerde yanıma gelir, şefkatle konuşurdu benimle. Liseyi bitirince evlenip gitti Hicran Abla. Ömrünün kalanı Fikirtepe’de geçti. Yıllar sonra İstanbul’da görüştüğümüzde, ablalığı kaldığı yerden devam etti. Eşi ve çocukları da kendisi gibi güzel insanlardı. Son aradığımda telefonu açamamıştı. Dün gece yıldızlara uçmuş Hicran Abla. Tepedeki taşların içinden çıkan bir badem daha eksildi. Seni gerçekten çok özleyeceğim, huzur içinde uyu ablacığım…