Acele etmeyin! Manyak falan değilim. Yazımı okuyup bitirdiğiniz zaman bana hak vereceksiniz.
Yıl 1933 Bakan Dr. Reşit Galip başkanlığında üniversitelerin yenilenmesini Atatürk organize ediyor. Önemli bir fırsat doğmuş durumda; Hitler, Yahudi bilim adamlarını da diğer Alman Yahudilerini harcadığı gibi harcama sistemini sürdürüyor. Kurtuluş için yer arayanlardan 70 kadar bilim adamı Türkiye’ye geliyor.
Türk hükümeti üniversiteleri, yenilemek, geliştirmek için kendilerini ispatlamış bu bilim adamlarını değerlendirme yolunu seçiyor.
Hitler belası göz önüne alındığında bu riskli bir olaydır. Örneğin Fransa bu insanları kabul etmemiştir.
Bizimkiler ayrıca önem veriyor. Bakan Reşit Galip, “Kusura bakmayın size layık olduğunuz ücreti ödeyemiyoruz” bile diyor.
500 ile 800 Türk lirası arasında ödenen maaşlar Türk profesörlerine ödenen paranın dört katı, milletvekili maaşlarının da üç katıdır.
Böyle akıl ve cesareti içinde taşıyan girişim sayesinde gelinen sonucu dünyanın sayılı ilaç şirketlerinden Nuvantis’in AMAC Başkanı Garcia çok güzel özetliyor, “Türkiye’de gelişmiş ülkelerdeki gibi güçlü sağlık sistemi var” diyor. Bizim için gurur kaynağı olacak cümleyi de kurmuş oluyor.
Hitler’e teşekkür düşüncem anlaşıldı sanırım.
Hitler bilim adamlarını dışlamasa, üniversitelerimizde yenileme, geliştirme işlerini kendi imkânlarımızla yapmak zorunda kalsak; günümüzdeki duruma gelmek çok zor olurdu.
*
İşin aslı böyle bir yazı bana göre değil. Yalnız Mustafa Koç’u talihsiz bir biçimde kaybedişimizden beri kalp krizi - sabah sporu ilişkisine kafayı taktım. İlgili ve ilgisiz karşıma çıkan her olayda, yazıda, TV’de olayla ilişki kurar hale geldim.
Yeni bir şeyler yazılsın, yeni çarelerden söz açılsın istiyorum.
Konuyu konuşabileceğim kızım Serpil de yurt dışında.
Kala kala tek gazete yazısına kaldım.
Bugüne kadar konuşulan, yazılanlarla örtüşen veya farklı tarafları olan bir yazı gözüme takıldı.
Yrd. Doç. Dr. Halit Yerebakan’dan sunuyorum:
“Kalp sağlığının 5 altın kuralı”…
Bu kuralların uygulanması halinde istatiksel olarak yüzde 70 daha fazla yaşanıyormuş.
• Tansiyonu kontrol altında tutun.
• Spor yapın.
• Göbek çevresi kalınlığına dikkat edin. (En basit formül; boy bölü iki).
• Hayatınızdan sigara ve alkolü çıkarın.
• Stresten uzak kalın ya da dengeli stres yaşayın.
Kalp sağlığını koruma açısından uzmanlar 'spor şart' diyor. Ancak, kalp ve damar rahatsızlıkları olanlar için sabah sporu kesinlikle yasak. Yrd. Doç. Dr. Halit Yerebakan, "Damarı dar olan bir kişinin kortizol seviyesi sabahları daha yüksek olur. Sporu sabah saatlerinde yaptığında kalp damarı büzülür. Zaten damarda darlık var. Bu da krizi beraberinde getirir" dedi.
RİSKİ AZALTMAK ELİMİZDE
Yrd. Doç. Yerebakan, kalp hastalığına yakalanma riskinin kontrol altına alınabileceğini de vurguluyor: "Kalp hastalığına yakalanma riski, bilinçlenmenin artmasıyla kontrol altına alınabilir. Potansiyel risk faktörlerini öğrenmek ve korunmak için gerekli yöntemleri hayatımıza adapte etmek için hiçbir zaman geç değildir."
Kalp-damar rahatsızlığı olanlara sabah sporunu önermediklerini de belirten Yerebekan şunları anlatıyor: "Sabah erken saatlerde güne başlayan kalp hastaları için, gün doğumu sonrası sporu tavsiye etmiyoruz. Sabahları kortizol seviyesi ve damarlar üzerindeki stres yüksektir. Eğer teşhis konulmuş kalp damar hastalığınız var ise sabah saatlerinde yapacağınız sporlar sizleri yüksek damar stresi ve sonrasında bir kalp kriziyle karşı karşıya bırakabilir. Gün ortasından akşam 6'ya kadar yapılan egzersizleri en güvenilir sınıfta tutuyoruz" dedi.
Kalp ameliyatı geçirmiş olanlara abartılı olmayan, dengeli spor tavsiye eden Yerebakan, "Haftada 3 kez 40'ar dakika terlemeye yol açacak egzersiz, geri kalan günlerde ise yarım saat yürüyüş öneriyoruz" dedi.
*
Sayın Yerebakan’ın görüşlerini tıp camiamız hatta ergenlik çağından itibaren, ömür boyu, her gün 8 ton kan pompalayan kahraman organımız nasıl karşılar bilmiyorum.
Konunun çok çalışılacak, irdelenecek olduğu açık, önemi de çok daha açık.
Allahtan işin ehli olan bilim adamlarına kolaylık ve başarı diliyorum.
En güzel günler sizlerin olsun.