Hak yol, Allah yolu olan İslam, gerçek mürşit, önder ve rehber Hz. Muhammed SAV.dir. Bu geçici dünyada huzur bulmak, mutlu olmak ve özellikle de ebedi olan ahiret saadetini elde etmek isteyen herkes Allah’ın emirlerine ve R.SAV.in sözlerine kulak vermeli, öğütlerini dinlemeli, onun örnek yaşantısını rehber edinmelidir. Aksi halde bu dünyada bela ve musibetten, ahirette ilahi adaletten kurtulamaz, huzur bulamaz. Aslında Allah ve resulünün inanlığa öğütleri iyi bir insan olmanın özellikleridir.

*

R.SAV.in örnek yaşantısını, ölmez öğütlerini onun en seçkin sahabilerinden dinleyelim:

Muaz Bin Cebel R.A. anlatıyor: R.SAV. insanların en üstünü idi. Sözü ile özü, söylemi ile eylemi aynı idi. Ne demişse aynısını harfiyen yapar, yaşamı ile insanlığa eşsiz bir örnek olurdu.

Muaz Hz. diyor ki: R.SAV. bir gün elimden tuttu ve bir müddet yürüdü, sonra bana şöyle buyurdu; Ya Muaz, sana şunları tavsiye ederim, öneririm, dedi.

-Allah’tan korkmanı,

-Doğru sözlü ve doğru özlü olmanı,

-Mutlaka verdiğin sözü tutmanı,

-Emanetin gereğini yapmanı,

-İhaneti, hıyaneti, hainliği terk etmeni,

-Yetimi, öksüzü, komşunu kollamanı,

-Şartlar ne kadar zor olursa olsun, öfkene hakim olup daima yumuşak sözlü olmanı. Çünkü öfke mazlumu, masumu ve mağdurun hakkını engeller. Öfke hakkı yok eder. Suçsuzu suçlu yapar.

-Selamı asla terk etmemeni.

-İdarecilere itaat etmeni,

-Kur’an ilmine en geniş şekilde sahip olmanı, çünkü rehberin odur.

-Ahireti sevmeni ve ona göre hazırlanmanı,

-Hesaptan endişe etmeni, her nefesin hesabının sorulacağını,

-Hırs ve tamaha kapılmamanı,

-Dünyevi ve dini işlerini, ibadetlerini en mükemmel bir şekilde yapmanı,

-Yalancıyı asla tasdik etmemeni, her duyduğuna tetkiksiz inanmamanı,

-Asla kimseye sövmemeni,

-Fitne ve fesattan çok uzakta durmanı,

-Her günahın ardından hemen tevbe etmeni, önemle öneririm. (İmam-ı Beyhaki, Kitabuz Züht, Sh.220)

*

R.SAV. toplu haldeki müminlere veya gördüğü her yerdeki tek tek kişilere öğüt ve önerilerini verirdi. Bir de kendisinden istenen konularda ve sorulan sorulara cevaplar verirken İslami esasları muhataplarına aktarırdı. Hiç kimseyi kırmaz, dökmez, kumarbaza bile asla kumarbaz demez, sarhoşa sen niçin içtin demez, hırsıza bile hırsız demez. Ancak, kumarın, içkinin, hırsızlığın kötülüğünü anlatırdı. Elinde şarap testisi ile camiye gelen sarhoşa bile dokunmayın ona, o beni sevdiği için beni görmeye geldi, diyecek kadar olgun, dolgun ve engin hoşgörülü idi. Caminin içine tuvaletini yapan bir bedeviye müdahale eden cemaate, “Ona dokunmayın ferahlasın. O kişi caminin ne olduğunu bilmiyor. Tuvalethane nedir bilmiyor. Onun ihtiyacını giderdiği yeri temizleyin” buyurmuştur. Çünkü peygamber ahlakı budur.

*

İstanbulumuzu şereflendiren Eyyüp Sultan hazretlerinin bildirdiği bir hadisi şerifi sunalım:

Ebueyübel Ensari bildiriyor:

R.SAV.e bir kişi geldi. Ey Allah’ın resulü, bana özlü bir öğüt ver ki bana ışık olsun dedi. R.SAV. şöyle buyurdu: “Ey Halit, namaza durduğun zaman bu namaz senin son namazınmış gibi dikkatli kıl. Yarın özür dileyeceğin ve pişman olacağın sözü söyleme. O işi işleme. Utanacağın söylem ve eylemlerle başına bela açma. Ümidini sakın insanlara bağlama. Evvela Allah’a, sonra gayretine güven. Çalış, çalışmayı bırakma.” (İbni Mace Züht B.)

*

R.SAV.in bizlere verdiği öğütler paha biçilemez değerli nasihatlardır. Ancak bunların hakkını vererek yaşamak öyle sanıldığı kadar kolay işler değildir. Son derece zordur. Ama asla başarılamaz işler değildir. Güçlü iman, teslimiyet, kuvvetli irade bunu başarmanın ön şartıdır. Sonra iyi niyetle işe başlamaktır. Yoksa herşey laftan, sözden ileri gitmez. Maalesef bugünkü müslümanların durumları da budur. İnanıyoruz, iman ediyoruz, dinliyoruz, anlıyoruz, söylüyoruz, öğüt veriyoruz ama yapmıyoruz. Yapar görünüyoruz. Elbette ki bu öğütleri rehber ederek yaşayanlarımız var. Ama genelde durum böyle değil. Dünyada sanki hiç haksız yok, herkes kendini haklı görüyor. Kendini aldatıyor. Toplumu aldatıyor. Ne oluyor, “arı sokar kendi ölür” kabilinden bindiğimiz dalı kesiyoruz. Yere düşen yine biz oluyoruz. Bugün müslümanların, İslam aleminin yerlerde sürünmesinin ana sebebi, inandığı, iman ettiği, söz verdiği halde inandığı ile yaşamadığındandır. Ahiretteki sorumluluğumuz çok daha çetindir. Yüce Allah “adını bile anmanın insana hüzün verdiği ağır geldiği korkunç cehenneme götüren kötü işlerden kaçının genişliği yer ile gör arası kadar geniş olan cennete koşun” buyuruyor. (Ali İmran 133)

R.SAV.in Allah’ın iradesi doğrultusunda bizlere gösterdiği nurlu yolun yolcuları olmalıyız. Hem dünyada huzur bulmalıyız, hem de ahirette ebedi mutluluğa ermeliyiz. Allah’ın cc. hazretlerinin kutsal kelamı, R.SAV.in ölümsüz öğütlerini değerli müminlere aktarmak, anlatmak, iletmek bizden, gayret hepimizden, hidayet (kurtuluş) inayet, yardım ancak ulu Allah’tandır.

Yarabbi, ne olur sözümüzle özümüzle bir olarak yaşamayı bizlere nasip et. Amin.

Asla unutmayalım ki;

-Hakkın, adaletin tadını bilmeyenler, hayalin zevkine kanar.

-Gerçeğe değer vermeyenler taklidin, yalanın peşine düşer.

-Allah’ı bilmeyenler, dünyayı hak sanırlar. Geçiciyi, ebedi sanırlar.

-Dünya gerçeğini bilmeyenler, kuruntunun peşinden koşarlar.

-Zan ve kuruntulu olanlar gerçeğe darılırlar. Gerçeğe darılanlar ise çok yorulurlar.

-Yiğidi görmeyenler, ismine, güzeli görmeyenler resmine bayılırlar. Bu dünyada önünü görmeyenler ölümle uyanırlar ve yanılırlar.