Bakıma gereksinimi olan, bin kişiden fazla insanın yaşayabileceği; “Narlıdere Dinlenme ve Bakımevi /İzmir” adresli yer, Türkiye’nin en gelişmiş, dinlenme ve bakımevlerinden biridir. İsmi de doğru konulmuştur. Çünkü gürültüsüz ve havadar olsun diye toplumdan uzak seçilmiş yerler; “Huzur Evi” olamaz! Olsa olsa “dinlenme ve bakımevi” olur.
“Gönül ne kahve ister ne kahve hane
Gönül dost ister, kahve bahane…”
Sözleriyle durumu özetleyen muhtereme saygı duymasak yanlış olur.
Yazımı yazmadan önce huzurevleri ile ilgili yazı ve reklamları inceledim. İçinde huzur sözcüğü ile bağdaşacak tek örnek yok. Sadece bakım ve sağlığı göz önünde tutmuşlar. Sanki hastane yapmışlar. İnsanları 70 yaşından sonra, ellerinde büyüttüğü torunlarından ayırıp, bakımlı ihtiyarlar grubuna katmanın, huzur neresinde olabilir ki?
Günün şartları, karı kocanın iş yerleri oluşu, “pederşahi aile” sistemini şehirlerde sildi. Yaşlıları ayrı yerde tutma pozisyonuna getirdi. Bugüne kadar uygulanan bana göre ana yanlış; toplumdan uzak yerlerin seçilmesidir. Dışlanmışlık görüntüsü veriyor.
Narlıdere’de kalan tanıdıklarımız oldu. Erkeklerin memnun ama eşlerinin pek memnun olmadıklarını gözlemledim. İlginç durumun irdelenmesi gerekiyor.
*
Gazetelerde çarşaf gibi konut ilanları görüyoruz. Büyük şehirlerle ilgili bu ilanlar; standart hale gelen büyük sitelerle ilgili oluyor. En küçüğü 600 daireli olan bu sitelerde araba park yerlerini yer altına alıp, üstünü; yüzme havuzu, çocuk oyun bahçeleri, oturup sohbet edilecek yeşillik içinde parklar, kafe ve pastane gibi sosyal oluşumlar yapıyorlar. Ayrıca idareye telefon edildiğinde televizyon, kombi gibi problemleri kolay çözülecek ihtiyaçlar, uzağa muhtaç olmadan çözülüyor.
En az 20 apartman 600 daireyi bulan bu gruplarda yaşlılara uygun, aynı zamanda sitenin yapısıyla bağdaşan, çocukların oyun parklarına bakan bir apartman gerçek “Huzur Evi” olacaktır.
Bu oluşumun siteye de yararı olabilir. Burada sağlık elemanları olacağından; o elamanlardan ambulans gelinceye kadar, acil durumda faydalanılır.
Yani ruhsat verilirken böyle bir zorunluluk getirilmesi, o sitede yaşayanların, yaşlılarını yakınına alması, kolayca görüşmesi, ayrıca yaşlıların akranlarına baka baka yaşlanması yerine, oynayan çocukları, yürüyüşe çıkan sağlıklı insanları seyrederek hayattan kopmamalarını çok önemli buluyorum.
Aynı şey küçük şehirler için, belediyelerin ayıracakları uygun arsalarda da gerçekleştirebilir.
Günümüze kadar yapılan huzur evi uygulamalarında, havadar, orman kenarı yerlerin seçilmesinde ucuz arsa aramanın da payı vardır.
Bu konuda paranın etken olmadığı şartlar yaratmak lazım. Örneğin belediyeler müteşebbislere şehrin uygun yerinde ucuz hatta bedava arsa vermeli.
Daha önce de yazdığımız gibi konulacak sitelerde, ruhsat verilirken buna uygun şartlar aranmalıdır.
Yazımızı iki atasözü ile sonlandıralım;
• Para her şey değildir. Huzur sadece parayla kurulamaz.
• Yalnızlık Allah’a mahsustur.
Not: Tüm halkımızın Cumhuriyet Bayramını kutluyorum. Biz çocukluğumuzda , “Cumhuriyet hayat demek, yükselmeye kanat demek” diyerek büyüdük. Çocuklarımızın da aynı bilinçle büyümesini diliyorum.
En güzel günler sizlerin olsun.