Hoşgörüyü topluma hakim kılmanın birinci şartı;

Özveri, özeleştiri, önyargıdan uzak olmak, empati ve sempati, sevgi ve saygılı olmak.

1-NEFSİ KONTROL

Kişiler belli olgunluğa ulaşmak için, çeşitli yöntemlerle kendilerini eğitip olgunlaştırmaları gerekir. Bunun için de devamlı kendisini, nefsini hesaba çekmeli, özeleştiri yapmalıdır. Bütün önyargılardan sıyrılmalı, zan ve şüpheden zihnini temizlemelidir. Kesinlikle yargısız infaz denilen, insanların belgesiz-bilgisiz olarak zihnimizde mahkum etme hastalığından kurtarmalıdır.

Peşin hükümlü, önyargılı insan hoşgörülü olamaz. Hoşgörülü olabilmek için kişiler daima EMPATİ (kendisini başkalarının, başkalarını da kendimizin yerine koyarak davranmak) yapmalıyız. Bu durumda ben olsaydım ne yapardım veya bu hareketi ben yapsaydım karşılığı ne olurdu, diye hareket etmek nefsi hesaba çekmektir. Herhangi bir kişinin hata ve kusuru veya bizlere olan yanlış davranışlarını empati ile anlayıp karşılarsak kabaran nefsimizi teskin etmiş, kendimize düşünerek hareket etme imkanı vermiş oluruz. Bu çok şerefli bir iştir. Kişiyi yüceltir ve hoşgörülü yapar.

Bize hata ve kusurlarımız açık yüreklilikle iletildiğinde onu empati ile karşılamamız gerekir. Çünkü insanların en hoşlandığı işlerden birisi nefsinin okşanması, pohpohlanmasıdır. Nefret ettiği ise yerilmesi ve eleştirilmesidir. Bu hususta R.SAV. efendimiz, “Sizi eleştirenlere tahammül ediniz, dinleyiniz, açıklayınız. Sizi yüzünüze karşı aşırı övenleri sakın onaylamayınız. Daha ileri giderlerse, yüzlerine tükürünüz. (Haşa yalan yere sen ilah gibisin, dahisin vs gibi övgüler yapılırsa) O zaman yüzlerine tükürünüz” buyurmuştur. O kişi bu tavrı bir daha yapamaz. Yani ölçülü olunuz. Hududu aşmayınız, sınırı çiğnemeyiniz, demektir.

İnsanlar, kim olursa olsun asla putlaştırılamaz. Bedeli ne olursa olsun ilahlatırılamazlar. Hatta bu durum mümini imanından eder. Küfre düşürür. Bu durumda sempati ve hoşgörünün dozu aşılmış ve yozlaşmış olur ki, bu kural ihlallerinden kesinlikle kaçınılması şarttır. Neticede nefsimizi daima kontrol altında tutarak söz ve davranışlarımıza dikat etmemiz gerekmektedir.

Hoşgörülü olmanın ikinci kuralı;

GÖRÜNÜRLE YETİNMEK, HİÇ KİMSE HAKKINDA SUİZANDA BULUNMAMAK, İNSANLARIN AYIPLARINI ARAŞTIRMAMAK.

İnsanların ayıp ve kusurlarını araştırmak, art niyet mahsulü olup toplumda birlik ve beraberliği bozan, zedeleyen bir olaydır. Onun için hoşgörü ile ayıp ve kusur araştırmak bağdaşmaz. Bu birbirine zıt harekettirler. Ayıp araştırmak bir ahlak zaafıdır. Düşük bir harekettir. Hoşgörü ise ulvi, yücedir.

Ayıplar neden arıştırılmamalıdır. Kişiye ve topluma zarar verdiği için, kusurlarla neden ilgilenilmemelidir. Çünkü kul kusursuz olmaz. Herkesin bir ayıbı, noksanı, töhmeti olabilir. Bu insanların ortak noktasıdır. İnsan bunu düşünmelidir. Ben başkalarının kusur ve suçlarını, gizli hallerini, günahlarını araştırıyorsam, başkaları da benim hatalarımı araştırırlar. Böylece toplumun huzuru büyük bir yara alır. Ahlak bozulur, hak-hukuk zarar görür. Hoşgörü ortadan kalkar.

Zaten tecessüs, ayıp arama ayetlerle, hadisi şeriflerle yasaklanmış ve kul hakkı suçu olduğundan büyük bir vebal ve günah olduğu bidirilmiştir. Bırakın kusur ve ayıp aramayı, kusur ve suçları zararı olmadığı müddetçe başkalarına açıklamak, teşhir etmek de haramdır. Ancak mahkemede veya başkalarının zararı söz konusu olduğunda uyarma amaçlı olarak başkalarının suçları açıklanabilir. Nisa Suresi 147 ve 148. ayetler bununla ilgilidir.

(SÜRECEK)