Bu hususta farklılıkların bir realite olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Örneğin, soy, sop, ırk, renk, din, mezhep, tarikat vs mensubu olmak içgüdüzel bir olaydır. Aidiyet temeline dayanır. Hiçkimse sen Türksün, sen Kürtsün, sen Laz ve Çerkez, sen de Gürcüsün veya Alman veya Cermen ırkındansın diye ne kınanır ve ne de horgörülür. Kadın erkek olayı da böyledir. Modern demokratik hak ve hukuk insan onurunu ön plana alan tüm anayasalar bu temel üzerine kuruludur. Bunların hepsi Kur’an’da ayetlerle belirlenmiştir.

Örneğin; Rum Suresi 22. ayeti: Yüce Allah’ın varlığının, birliğinin, kudret ve kuvvetinin delillerinden ve ayetlerinden birisi de göklerin ve yerin yaratılması, ilahi doğa kanunlarının konması, sizlerin dilleri, renklerinizin değişik olması, etnik kökenlerinizin farklı olmasıdır. Bunda bilen ve düşünenleriniz için ibretler ve hikmetler vardır. Allah dileseydi hepinizi bir millet, bir ümmet yapardı.

Maide 84: Bu farklılıklarınız sizin sınavınızdır ve sizlerin dayanışma içinde olmanız içindir diye ayetler vardır. Demek ki hoşgörü bütün semavi dinlerin özellikle de yüce İslam dininin temel taşlarından birisidir. Esası sevgi, saygı ve anlayış temeline dayanır.

Yüce peygamberimiz Hz. Muhammed SAV. ölmez söz ve davranışlarında hep bunu sergilemiş ve öğütlemiştir.

Şöyle ki; İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek manada iman etmiş olamazsınız. (Müslim)

Şefkat ve merhamet (hoşgörü) konusunda müminler bir vücudun azaları gibidirler. Onlardan birisi hastalanırsa bütün vücut hasta olur. Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, ona kötülük etmez. Bir mümin diğer müminin kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah onun ihtiyacını giderir. Birisi öbürünün ayıbını örterse, Allah da onun ayıbını örter. Birbirini Allah için sevenler mahşerde hiçbir gölgenin olmadığı bir zamanda ben rahmetimle onları kuşatacağım. (Müslim Bir)

Görüldüğü gibi bu mesajlar sırf müminlere değil, insanlara sırf insan oldukları içindir. Müminler bu işe daha da dikkat etmeleri için zikredilmişlerdir. R.SAV. caminin önünden geçen bir cenaze için ayağa kalkıyor. Kendisine “O Yahudi cenazesidir ey Allah’ın resulü” diyorlar. R.SAV. “Olsun, o da bir insandır. Allah’ın en büyük varlığı insandır” buyuruyor.

İnancı, dini, imanı, mezhebi, kökeni ne olursa olsun bedenlerin gıdaları rızıklardır. Ruhların gıdaları sevgi, saygı, hoşgörüdür. Hepsinin kanı kırmızı, ruhları latif, görünmez, insanı yaşatan candır. Kanın tahlili ile asil kan, kötü kan ayrımı ortadan kalkmıştır. Hayvanın kanı da, kölenin kanı da aynıdır. Çünkü hepsinin kanı aynıdır. Canı, ruhu aynıdır. Herkes can taşıyor. Hiç kimseye sebep ne olursa olsun canın cehenneme dememelidir, diyemez. Çünkü söylediği iyi veya kötü, insana bir şekilde geri döner. Ondan sonra insan bu bana neden, nereden, niçin geldi diyerek sebep arar. Halbuki sebep kendisidir. Ak dağda tok iken, haksız yere koyunu boğup öldüren kurdun kara dağda mutlaka ayağı kırılır.

HOŞGÖRÜ KÜLTÜRÜ NASIL KAZANILIR?

KURALLARI NELERDİR?

HOŞGÖRÜNÜN SIRRI NEDİR?

İnsanlık tarihine baktığımızda binlerce yıllık tecrübe şunu göstermektedir. İnsanların temel hak ve hürriyetleri (yaşam hakkı, fikir ve düşünce hakkı, inanç hakkı vs gibi) hiçbir şekilde kısıtlanamaz. Bunların yaşamaları ve süreklilikleri insanların birbirlerine karşı hak ve hürriyetler sınırında hoşgörülü davranışlarına bağlıdır. Sevgi ve saygı hakim düşüncedir. Bunun ürünü de HOŞGÖRÜ’dür. Hoşgörünün olmadığı ortamlarda kargaşa hakimdir. Huzur yoktur. Öyle ise, bir toplumda hoşgörü nasıl tesis ve temin edilebilir, hakim fikir haline gelebilir? Bunun şartları nelerdir?

(SÜRECEK)