Ne kadar zor ve dar durumlarda kalırsak kalalım bizleri gelecek büyük felaket ve zamanlardan koruyacak olan taşıma zahmetinde bile bulunmadığmıız kavram hoşgörülü olmaktır. Çünkü herkes buna muhtaçtır. İnsanların sosyal, ekonomik, idari, siyasi konumu ne olursa olsun bu böyledir. Hoşgörü zırhına bürünen bütün fenalıklardan korunur. Öfke ile kalkan mutlaka zarar ile oturur. Bu zararın telafisi toleranslı harekettir. İnsanların din, dil, etnik köken, siyasi düşünce farklılıkları ne olursa olsun bir arada yaşamak zorundadırlar. Bu durumda da toplumun huzuru, toplum fertlerinin karşılıklı olarak birbirlerine anlayışlı davranmaları ancak hoşgörü ile olmaktadır.

HOŞGÖRÜ OLGUSU; İnsanın yeryüzüne gelişi ile başlar, kıyamete kadar kesintisiz devam eder. Bu ise elimize, dilimize, belimize, gözümüze, hırs ve öfkemize gem vurmak, sahip olmakla mümkündür. Bunun için stresten uzak olmak gerekli, dünyadaki adaletsizlikler, eşitsizlikler, insan hak ve hürriyetlerine saygısızlıklar, şiddet terörü, düşmanlıkları körüklemektedir. Yılların tecrübeleri göstermiştir ki, güç ne kadar kudretli olurs olsun insanlar üzerinde hakimiyet kuramaz. Krusa da devamlılığı olamaz. Nefret ve isyan dolu insanlara kaba kuvvet tesir etmez. Önemli olan kalplerin, gönüllerin, yüreklerin fethidir. Memleketler kılıçla alınır ama adaletle ayakta durur. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. Şiddet şiddeti çeker. Hoşgörü şiddeti, hiddeti, öfkeyi, gadabı yok eder.

Bu konuda sevgili peygamberimiz şu ölmez kuralı koyuyor; “İnsan olarak ey Ömer; Habeşli köle Bilal ne ise, Kureyşli asil Ömer de odur. Yarın mahşerde ikisi de aynı terazide tartılacaklardır” deyince, Hz. Ömer göz yaşları ile “Doğrusun ey Allah’ın resulü” diyor ve dünyada peygamberlerden sonra en adil bir kişi oluyor. İşte bunu insanlara olan tevazu, adalet ve hoşgörülü davranışlar sağlıyor. Çağımızın insanı bunun farkına varmadan huzur bulamayacaktır.

Amerikan Devleti bir Amerikalı için bir milleti yok ediyor, binlerce cana kıyıyor. Ondan sonra da haktan, hukuktan, adaletten, demokrasiden, insan hak ve hürriyetlerinden söz ediyor. 20 bin km.lik uzaklıktan geliyor, Irak’ı, Suriye’yi işgal ediyor. Sonra da ben buralara demokrasi getireceğim diyor. Kan ve gözyaşından başka ızdıraptan başka bir şey getirmiyor. Sonra da kapı bir komşu olduğumuz Suriye’nin kuzeyinde yuvalanan teröristlere karşı girişilen çok haklı, çok meşru savunma “Barış Pınarı Hareketini” işgal diye değerlendiriyor. Maalesef bütün dünya da onun borazanlığını yapıyor. Bütün bu olumsuzlukların çaresi olan anlayış, feraset, fedakarlık demek olan hoşgörünün ortak paydasında birleşmek gözardı ediliyor.

İnsanların bedenleri ölse de ruhları ölmez. Milli ruhlarda daima ideal olarak yaşar. Çare, bölüşüm, hakça paylaşım, kardeşçe yaşamdır, sevgidir, saygıdır, aşktır, muhabbettir. Neticesi birliktir, dirliktir, esenliktir, güzelliktir, kardeşliktir. Bunların hepsi hoşgörü ortamını oluşturmaktır.

Maksat huzur ve mutluluktur. Hoşgörü gemisi bizi menzile ulaştıracak en güvenli vasıtadır. Binen kurtulur. Bütün güzellikler, mutluluklar, sıhhatler, afiyetler, helal ve bol kazançlar sizlerin olsun. Allah’a emanet olun saygıdeğer okurlarımız. Herşey Çorum için, Çorum’un saygıdeğer halkı için... Saygılarımla... Hoşçakalın...