TOPLUMSAL YAŞAMLA İLGİLİ HOŞGÖRÜ KÜLTÜRÜ

Aile içi sorunların çoğu belki anlayışlı davranışlar, belki de zorunlu olarak “kol kırılır, yen içinde kalır” kabilinden dışarıya aksetmeyebilir. Ama, toplum içindeki gerek ferdi ve gerekse ikili üçlü taraflar nezdinde daha çok yayılma eğilimi gösterir. Hele şimdilerde sosyal medya denilen iletişim yalan yanlış olayları yıldırım hızı ile anında dünyaya ilan ediyor. Köyde yaşayan ve o anda köyündeki olaydan haberi olmayanlar, anında dünyanın öbür ucundaki bir hadiseyi internet kanalı ile anında görüyorlar. Böyle bir hızlı iletişim çağındayız. Durum böyle olunca olumlu ve olumsuz hadiseler hızla kitlelere ulaşması müspet manada insanları mutlu ederken, örneğin, kansere çare bulundu, gibi veyahut korkunç bir virüs Afrika’dan hızla dünyaya yayılıyor yalan haberi dünyada yaşayan 7 milyar insanı strese sokuyor, sinirler bozuluyor. İşte bu durumlarda olgun, kamil davranışlar, bu sıkıntı ve stresleri sakinleştiriyor ve insanlar bu stresle ve sıkıntı ile yanlış davranışları daha çok yapabiliyorlar. Bu durumlarda anlayışlı davranış demek olan müsamaha, yani hoşgörülü olmak son derece önem kazanıyor. Yani toplumsal hayatta hoşgörülü olmak çok zor olmakla beraber hadiseleri hazmederek ileri ve geleceğe yönelik zararları hesap ederek kötü olayları anlayışla karşılamak ferdi ve toplumsal huzurun sağlanmasında önemli rol oynuyor.

Örneğin; trafikte olumsuzluklar, hız konusu, bana niye otomobilin içinde yan baktın gibi basit olaylar neticesi korkunç olaylara sebep olabiliyor. Bu durumda, “hasbinallah yarabbi sen sükunet ver, innallahi meassabirin” deyip o beladan uzaklaşmak zorunludur. Bir de insanlar olayları hep kendi zaviyeleri-bakış açılarından değerlendirirler ve kendi düşünce ve zuğum (kanaat)lerine göre hadiseye bakarlar. Çocuğu ağır hasta olan bir sürücü trafikte zikzaklı hareketlerle olumsuzluklara sebebiyet veriyor. Neticede kavga çıkıyor. Çocuk otomobilde ölümle pençeleşiyor. Babası dışarıda kavga ediyor. Yani bu durumdaki insanlar empati yapsalar yani karşısındakinin durumuna kendilerini koysalar, hiçbirşey olmayacak. İşte burada sükunetle hareket etmek, hoşgörülü davranmak can kurtarıcı bir etken olmaktadır. Pişkin, olgun, sakin insanlar bu hoşgörüyü gösterirler. Hem kendilerini ve hem de olumsuz -şer- davranış yapanları da beladan kurtarırlar.

Toplum içindeki insanların davranışları da farklı farklı olur. Çünkü insanların akılları, fikirleri, düşünceleri, sıkıntıları, stresleri hem ölçüleri oranları, hem de şekilleri aynı değildir. Herkes kendi durumuna göre hareket eder. İşte burada insanların ortak paydası, insani, İslami ve ahlaki bir davranış şekli olan bağışlama, affetme, barışma anlamına gelen HOŞGÖRÜ ortak paydasında birleşmeleri ve ona göre davranış sergilemeleri gerekir ki ortalığın huzuru bozulmasın, kimse sıkıntıya girmesin.

Bu durum toplumsal birlik, beraberlik ve kardeşlik ile toplumsal barışın sağlanmasında önemli bir husustur. Bunun gözardı edilerek yanlış yapılması ise felakettir.

İkinci bir husus; İnsanlar düşünce yapıları itibariyle dini inanç, mezhep, meşrep, siyasi düşünceleri nedeni ile farklı farklıdırlar. Toplumda beraber bulunulduğu andaki konuşmalar, eleştiriler, zan ve gıybetler dinleyenlerin ait oldukları düşüncelere zıt olabilir. Bu durumlarda herkesin inancına ve görüşüne saygı göstermek en iyi bir hoşgörü örneği teşkil eder. Yüce Allah Kur’an’da “Hiçkimsenin putuna küfretmeyin, sövmeyin. Çünkü onlar da sizin Allahınıza söverler” buyurmak suretiyle son derecede önemli bir uyarıda bulunmaktadır. En basit bir örnek; Futbol kulüpleri, siyasi idoller, dinsel ve manevi önderlere karşı olumsuz hareketler hiçbir zaman hoş görülemiyor. Onun için toplum bu konular konuşulurken dikkatli olunması, nezaket kurallarının aşılmaması gerekir.

(SÜRECEK)