Hoşgörü ikliminin başlıca özelliklerinden birisi de; belki de en önemlisi;

AFFEDİCİ VE BAĞIŞLAYICI OLMAKTIR

Hoşgörülü bir toplum ancak barışla, barışıklıkla sağlanır. Sonra arkasından huzur gelir. Birbirleri ile dargın, kırgın, küskün, farklılıkları ayrımcılık sanan insanlardan oluşan toplumlarda huzur olmaz. Ya; daima kan ve gözyaşı olur. İnsanları affetme, bağışlama yüceliği toplumun birliği, beraberliği ve kardeşliği için en önemli etkendir. Onun için insanlar hata, suç ve kusurlarından dolayı affedilerek hoşgörülürse huzura giden yolun kapısı açılmış olur. Bu konuda bütün insanların birleştikleri bir husus vardır ve doğrudur. O da toplumda kusursuz bir insan olmaz. Beşer şaşar, ama şair ne demiş; (atalarımız) “Cihanda bi kusur kimse bulunmaz ve lakin her kusur teftiş olunmaz.”

Ne diyor yüce Allah; “Eğer insanlar hiç günah ve suç işlemeselerdi, onları yok eder kusur ve günah işleyen kullar yaratırdım ki, benim sonsuz ve sınırsız merhametim ortaya çıksın.” Yani tecelli etsin. (Hadisi Kudsi) (ki, manası Allah’a sözleri ise Hz. Muhammed SAV.e ait olan hadisler demektir) Allah katında 1 ayet, 2 hadisi kudsi, 3 normal hadislerdir. Yani bu söz ayet gibi önemli bir delildir.

Yüce Allah kainatın sahibi ve maliki olarak en ağır suç ve hataları bağışlar. Bizlerin kullar olarak rabbimize tabi olmamız şarttır. Ancak burada bir ince nokta, nüans vardır. Pişmanlık ve özür şarttır. Çünkü günahta ısrar insanı küfre kadar götürebilir. Af ve bağışlamaya dair Kur’an’da onlarca ayet ve R.SAV.in birçok hadisleri vardır. Resulallah’ın hayatı af ve bağışlama örnekleri ile doludur. Hoşgörü bir bedense, af ve bağışlama bu vücudun kalbi, beyni, yüreği gibi en önemli bir uzvudur.

Bunlardan birkaç örnek sunalım; çünkü hoşgörünün temel taşı insanları suç ve kusurlarından dolayı ötelemeden bağışlamaktır. “Kendisine yapılan kötülüğü bağışlayıp barışırsa, onun mükafatı Allah’a aittir. Şüphesiz ki Allah zulmedenleri, haksızları sevmez.” Şura, 40. Ayet.

Yine, “Ey resulüm, sen daima af ve bağışlama yolunu tut. İyiliği emret, kötülükten menet ve cahillerden yüz çevir.” Araf, 199. Ayet.

“Onlar (takva sahipleri) insanları affederler” Ali İmran, 134. Ayet.

“R.SAV. sana kötülük edeni affet.” (İbni Hanbel)

Affedebilmek gerçekten büyük bir erdemliliktir.

Aktarılan ayetlerden anlaşılacağı gibi yüce İslam dini, daima genel rahmet ve mağfireti nedeni ile daima af ve bağışlama taraftarıdır. Geniş İslami merhamet ikliminin gereği budur. Af ve bağışlama daima barışı getirir. Bu da hoşgörünün zeminini oluşturur. ‘Seven sevilir, döven dövülür. Affeden de bağışlanır’ savı önemlidir.

TOPLUMDA HOŞGÖRÜNÜN ÖNÜNDEKİ ENGELLERDEN BİRİSİ DE NEFRET DİLİ KULLANARAK İNSANLARI TAHRİK VE TAHKİR (HAKİR, KÜÇÜK GÖRME) ETMEKTİR.

Nefret dili her zaman düşmanlık doğurur. İnsanları kin ve düşmanlığa iter. Öyle bir nokta gelir ki, çatışma, hatta savaş kaçınılmaz olur. Halbuki, konu, sebep ne olursa olsun şefkat dili kullanılsa tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır derler. Ne kaybederiz. Ne diyor Anadolu bozkırının dev ozanı Neşet Ertaş (Allah rahmet eylesin)

“Tatlı dile güler yüze

Doyulur mu, doyulur mu.

Aşkınan bakışan göze

Doyulur mu, doyulur mu”

(SÜRECEK)