Cumhuriyet Bayramımızı, rahmetli hemşehrimiz Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun “Milli Mücadele Anılarım” adlı kitabında anlattığı beni derinden etkileyen ve bazen ağlatan hatıralarını anarak kutladım.

Dünyaca tanınmış Hukuk profesörü Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Ulusal Kurtuluş savaşının başladığı ve Atatürk’ün Sivas’tan Ankara’ya geldiği yıllarda Ankara Lisesinde öğrenciymiş. Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk kurulduğu 23 Nisan 1920’den başlayıp 1928 yılının sonuna kadar bu mübarek meclisin türlü bürolarında ve Ankara İstiklal Mahkemesinde memur olarak çalışmış.

1924 yılında Trabzon lisesini, 1928’de Ankara Hukuk Fakültesini bitirdi. İsviçre’de Doktorasını yaptı.(1933) 1934 yılında asistan olarak girdiği Ankara Hukuk Fakültesinde Doçent, Prof. ve Ordinaryüs Prof. oldu.

Aynı Fakültenin Dekanlığını yaptı. 1975 yılında emekli oldu.

1960 ihtilâlinden sonra oluşturulan 1961 Anayasasını hazırlayan komisyonda görev aldı. 1992 yılında ölünceye kadar Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinde inceleme ve araştırma yazıları yazdı.

Çorum’lu dünyaca ünlü Hukuk Profesörümüz Hıfzı hocamız bakın ne diyor:

“Ulusal Kurtuluş savaşında başarı kazanmanın en öndeki koşulunun, bu savaşı bütün Türk halkına mal etmek olduğunu bilen Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelişinden bir iki gün sonra kendisini ziyarete gelen Ankara’lılara bir konuşma yaptığını –babası bu ziyarete katılan- bir arkadaşımızdan öğrenmiştik.

Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı Devletinin “İstiklal Günü” sayılan 30 Aralık gününün 620’nci yıldönümü olan 30 Aralık 1919’da, yani Ankara’ya gelişinin üçüncü günü Ankara Lisesine gelerek öğretmen ve öğrencilere kısa bir konuşma yaptı.

Arkadaşlarımla beraber not aldığımız bu konuşmada Mustafa Kemal Paşa;

Öğrenci Efendiler,

Biliyorsunuz ki, vatanımızın önemli bir bölümü bugün düşman işgali altındadır. Sultan Osman’ın ve bütün kahraman dedelerimizin ruhları şu anda, şu çatının altında uçuşmakta, bizlerden vatanımızın kurtarılması ve ulusal bağımsızlığımızın korunması için özveri istemektedirler. İçinde bulunduğumuz ulusal savaşın yüce ereği ve ulusal istencin tek amacı, bağsız koşulsuz olarak ülkemizin bağımsızlığı ve kurtarılmasıdır.

Soylu ulusumuz, yurdumuzun temiz bağrına kadar sokulmuş bir düşman karşısında bu amacı elde etmek için kanını akıtmaktadır.

Öğrenci Efendiler ;

Sizler ulusal çıkarlarımızın bilincinde olan birer aydın sayılırsınız. İçinde bulunduğumuz tehlikeli durumu sizlere açıklamayı gereksiz bulurum. Gerçi güçlükler çok büyüktür. Fakat bezginliğe düşmemek gerekir. Ulusta ve gençlikte savaşma istenci sürdükçe, her türlü güçlük göğüslenecek ve saldırganlar kutsal vatanımızın bağrından yenilip bozguna uğrayarak kutsal topraklarımızdan sürülüp çıkarılacaktır.

Ulusal sınırlarımız içinde tam bağımsız olarak yaşayacağız. Buna güvenerek iç rahatlığıyla çalışınız. Vatan sizden görev beklediği zaman bu çağrıya koşarak geleceğinize güveniyorum.

Bu sözler karşısında ben ve pek çok arkadaşım gözyaşlarımızı tutamadık.

Ulusal kurtuluş savaşımızda, köylü, kentli, genç, ihtiyar, kadın, erkek, çoluk, çocuk herkes canını dişine takarak savaşmış ve bu kutsal vatanımız kurtulmuştu.

Yaşlı köylülerin kağnılarıyla, kadınların sırtlarıyla, küçük çocukların merkep ve katırlarla cepheye mermi ve cephane taşıdığı o günlerin Anadolu’sunu benim gibi gözleriyle görmemiş ve ruhlarında o günlerin coşkusunu duymamış olanlar, bu olayları ressam ve yazarların hayal gücünden doğan birer efsane sanırlar.”

Ben de Aziz Ata’mızı sevgi, saygı, rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Atatürk’ün öldüğü gün bir İtalyan gazetesinde bir profesör şöyle yazmış;
“Sezar, İskender, Napolyon ayağa kalkınız, büyüğünüz geliyor..."
1 Kasım 2017