Geçtiğimiz hafta, Alanya Cuma Pazarını dolaşıyorum.

Pazarcının biri diğerine, elindeki gazeteyi gösteriyor; “Gözün aydın, yeni soygunlarınız da dinlemelere takılmış… Bak yine ne voliler vurmuş seninkiler!” diyor.

Öteki yanıt veriyor; “Vursunlar. Namazında niyazında bunlar hiç değilse…”

… …

Şaşkınlıktan gayri ihtiyari olduğum yere çakılıp, istemeden göz göze geliyorum adamlarla.

Kontrol edemediğim vücut dilim, onları rahatsız etmiş olmalı ki, onlar da bana bakıyor, tepkimi bekliyorlar.

Pişkin pazarcı, “Haksız mıyım Abi, hiç değilse bunlar, namaz kılıyor…” diye sırnaşarak, onayımı almak istiyor.

O an çok şey söylemek geçiyor içimden ama içimdeki ben, “sus, papaz olma bunlarla…” diyor, susuyorum

Tam o anda, Bereket Duası okunmaya başlıyor.

Onlar “kazançları” için dua ederken; ben, “Sen bu millete akıl fikir ihsan eyle Tanrım…” diye dua ediyorum.

* * *

Erzak torbalarını arabamın bagajına yerleştirirken, ayaküstü dilleştiğim arkadaşıma da anlatıyorum bu diyalogu.

Gülüyor.

“O bir şey mi abi” diyor; “Ben geçen gün, o malum zihniyetlilerden birine, Başbakanın yakın adamları Rizeli Mehmet Cengiz’in, Celal Koloğlu’yla yaptığı telefon konuşmasındaki ‘Dur hele daha bu milletin a….. koyacağız..’ sözünü anımsatıp; bu adamlar sana bana o gözle bakıyor, diyorum.

Adam bana ne dese beğenirsin?

‘Namazında niyazında adamın koymasından bir şey olmaz, koysun!’

Adamdaki zihniyete bak abi ya… ‘Koysun…’, diyor, ‘koysun’…”

Arkadaşım hem anlatıyor, hem gülüyor.

Benim beynim uyuşuyor.

* * *

Arkadaşın önerisiyle yakındaki çay ocağının önündeki taburelere ilişip, birer çay söylüyoruz.

Yanımızda oturanlar da benzeri konuları tartışıyorlar.

“Çalsınlar” diyor içlerinden biri, “Götürsünler… Helal-ı hoş olsun, hiç değilse dini bütün bunların…”

Arkadaşım bana, ben ona bakıyorum.

Çayları yarım bırakıp, kalkıyoruz.

* * *

Evdeki gazeteleri tararken, bir köşe yazarının; BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Meclis kürsüsünde söylediği, “Çalınsın çırpılsın… umurumuzda bile olmaz. Çalınmasın bu paralar da F 16'ya dönüşüp, başımıza bomba olarak mı yağsın…” sözleriyle ilgili yorumuna takılıyorum.

Canım sıkılıyor.

O gazeteyi bırakıp, bir diğerini okumaya çalışıyorum.

O gazetede de; Konda Araştırma Şirketi’nin yaptığı sormacada; sormacaya katılanların yüzde 77’sinin, AKP’li bakanlar ve oğullarının rüşvet aldığına inandığını; bu yolsuzlukları ve hırsızlıkları kabul edenlerin yarısının, ‘buna rağmen oy tercihimiz değişmeyecek’ dediklerini yazıyor.

“Doğal” diyorum, kendi kendime…

“Doğal…

Onlar da ‘sıra elbet bize de gelir’in peşindeler.

Sofraya oturmak (!) için sandalyelerin boşalmasını bekliyorlar.

Onun için terk etmiyorlar tekkeyi.

Böyle eğitilip, böyle yetiştirildiler çünkü.

Görgüleri bu.

Algıları bu.

Eğitimleri bu.

Doğdular, bunu gördüler; yaşadılar, bunu öğrendiler.

Bu coğrafya insanının kaderi bu...”

Not. Bu yazı gazetemizde 10 Şubat 2014 tarihinde de yayımlanmıştı.