Cizrespor gibi bir takımı deplasmanda 5-1 yen!

Sonra evinde Düzyurtspor gibi düz bir takım ile 1-1 berabere kal!

Oysa maç öncesinde;

Hava güzel.

Taraftar güzel.

Çalan müzikler güzel.

Engelli kardeşlerimize açılan pankartlar güzel.

Mehmet Zahid’in saçları güzel.

Yusuf Hoca’nın eşofmanları güzel.

Kırmızı-Siyah renkler güzel.

Ama skor kötü!

Yasin topla her buluştuğunda ayakları kayıp düşmemiş olsa!

Muhammed Enes önünden geçen topa dokunabilse!

38 yaşındaki tecrübe abidesi Murat Hacıoğlu final paslarını doğru yapabilse!

Doğan Can 3 kişiyi çalımlayıp oyundan düşürdükten sonra topu dışarı değil de kaleyi tutturabilse!

Yakup Kayış ortalarını ön direkte rakiple değil, arka direkte Abuzer ile buluşturabilse!

Mert Sarı 59.dakikada kızarmasa!

Skor da güzel olacaktı ama olmadı.

Buna da şükür!

Daha önce yaşanan puan kayıplarında hakeme saldıran topluluk bu kez sahneye çıkmadı. Çünkü suçlu zemin ve futbolculardı, bunu anladılar.

Yusuf Hoca’nın uzun oynamayın ayağa paslarla gidin demesine rağmen, futbolcu arkadaşların ısrarla uzun oynayıp gol aramaktan vazgeçmeleri lazım. Deplasmanda bu taktik işe yarıyor olabilir ama içeride maalesef olmuyor.

Bunun için kalan maçlarda gereken yapılmalı, aksi halde şampiyonluk yolundaki rakipler bu denli ikramlarda bulunmaz ve daha önce olduğu gibi şampiyonluk yine başka bahara kalır.

Allah korusun!

Şimdi diğer içeride oynanıp puan kaybedilen maçlardan sonra olduğu gibi bu maçı da unutun gobeller!

Sonra gidip deplasmanda Kızılcabölükspor’u yenin ve gelin ağızlara balı çalın.

Sonrası Allah kerim!

Devre arasına kadar zirveden kopmamak, en iyi formül sanırım. Daha sonra yapılacak takviyelerle birlikte içeride de maç kazanmaya başlayacaktır bu takım.

Sonra gelsin şampiyonluk.